Dünya tarihinde birçok borsa çöküşü ve ekonomik kriz yaşanmıştır. Ama bunlardan bazıları hem dünyada hem de insanlarda büyük izler bırakmıştır. Büyük Buhran olarak anılan 29 Ekim 1929 tarihli ekonomik kriz de bunlardan bir tanesidir. Öyle ki dünya yaşanmaz bir hale gelmiş, hayatını idam ettirebilmek için çocuğunu satışa çıkaranlar bile olmuştur.
Birinci Dünya Savaşı‘nın hemen ardından ABD’nin süper güç haline gelmesi ile gelişen olayların neticesinde başlayan Büyük Buhran, tüm dünyaya yayılmış ve etkileri tüm şiddetiyle hissedilmiştir. Bu krizin nedeni kısaca ekonomik tecrübesizlik olarak tanımlanabilir. En çok Amerika ve Avrupa’da hissedilen kriz, dev ekonomilerin çökmesine neden oldu.
Tarihin en önemli konularından birisi olarak 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı’nın nedenleri, sonuçlar ve Büyük Buhran’ın tüm ayrıntıları sizlerle:
Büyük Buhran Öncesinde Yaşananlar
Büyük Buhran’ı daha iyi anlamak için öncesinde yaşananların neler olduğunu bilmek gerekiyor. Özellikle 1. Dünya Savaşı sonrasında meydana gelen olaylar, Büyük Buhran’ı tetikleyen en önemli nedenleri oluşturmaktadır. Savaş sonrasında ABD’nin süper güç olmasıyla birlikte tüm dünyayı etkilemeye başlamıştır. Diğer oyuncular ise Birleşik Krallık ve Almanya olmuştur.
Savaşa kadar dünyada hegemonik bir güç sayılan İngiltere, savaş sonrasında ABD’den aldığı borçlarla kanayan bir ülke haline gelmiştir. Borçlar nedeniyle yeniden kurulan altın standardı poundun değer kazanmasına ve İngiltere ihracatının azalmasına neden olmuştur. Daha az ihracat ise daha fazla altının dışa akımına ve yeniden borçlanmaya neden olmuştur.
Almanya‘da ise ABD’nin geri istediği tazminat sorunu yaşanmaya başlamıştır. Ekonomisi durma noktasına gelmiş ve bir çözüm olarak para basmayı denemiştir. Basılan para ise ABD tarafından kabul edilmemiş ve bu durum Almanya’da hiperenflasyona neden olmuştur. Sonraları tazminat sorunu 1924 yılında ABD’nin önerisi olan Dawes Planı ile çözülmeye çalışılmıştır. Buna göre; Amerika Almanya’ya yeniden kredi verecek ve yapılanmasını tamamladıktan sonra da tazminatını ödeyecektir.
Amerika ise 1924 – 1929 yılları arasında edindiği ihracat fazlası ile dünyanın net kreditörü konumuna gelmiştir. Bu sırada ülkede yeni endüstriler gelişmeye başlamış ve talep fazlalığı görülmüştür. Yeni endüstrilere talebin fazla olması nedeniyle borsa spekülatif bir hale gelmiştir. Buna bağlı olarak 1928 yılında Amerika verdiği kredileri, New York Borsası için geri çekmek zorunda kalmıştır.
Amerika’da 1920’lerde borsa dışında ekonomi fazlasıyla iyiydi. Üretim ve istihdam oranları yükseliyor; ücretler çok yükselmiyor ve fiyatlar istikrarlı bir yol izliyordu. Birçok kişi, aşırı fakir olmasına karşın halkın büyük bölümü varlıklılardan oluşuyordu. Amerikalılar minimum fiziksel eforla zengin olmaya çalışıyordu. Bu durumun en iyi kanıtı ise 1926 yılında Florida’da meydana gelen gayrimenkul patlamasıdır. Tam olarak klasik bir spekülatif balonun tüm özelliklerini barındıran bir durumdur.
Florida’da kış şartlarının kuzey eyaletlere göre daha iyi olması, taşımacılık problemlerinin çözülmesi gibi nedenlerle gayrimenkullerin yakın zamanda değerleneceği düşünülmeye başlandı. Florida tam bir tatil cennetine dönüşecekti. İnsanlar ise o bölgeden aldıkları toprakların gelecek çok fazla değerleneceğini düşünüyordu.
Bu düşünce ile insanlar Florida’da gayrimenkul yatırımı yapmaya başladılar; ama 18 Eylül 1928 yılında yaşanan tropik bir kasırga 400 insanın ölümüne, binlerce evin hasar görmesine ve deniz suyunun yatları parçalayıp sokaklara taşınmasına neden oldu. Sonuçta da satın alınan gayrimenkuller, hızla satılmaya başlandı; ama değerinin çok altına satılabildi. İşte bu durum spekülatif balonun patlamasıydı.
Büyük Buhran’ın Nedenleri Nelerdir?
1929 Dünya Ekonomik Bunalımı‘nın nedenleri, birçok kez araştırıldı ve birbirinden farklı yorumlar yapıldı. Bu araştırmaların elbette belli ortak noktaları bulundur. Bunlara göre Büyük Buhran’ın nedenleri arasında ilk başta Amerikan şirketlerin mali güçleri yer almaktadır.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra süper güç haline gelen ABD’de 1870 yıllarında irili ufaklı birçok şirket bulunuyordu. Savaşın getirdiği zorluklar karşısında küçük şirketler birleşti. Savaş bittikten sonra tekeller oluşturulmaya başlandı. Bu durum, 1929 yılına gelindiğinde Amerikan ekonomisinin yüzde 50’si üzerinde söz sahibi olan 200 holdinge kadar çıkmıştı. Tek bir holdingin batması bile ekonomiyi sarsmaya yetecek durumdaydı.
Büyük Buhran döneminin ikinci bir nedeni ise kötü yapılanmış bankalardı. Normalde olması gerektiği gibi bankaların sermaye esaslarını, rezervlerini ve kredi oranlarını belirleyen yasalar yoktu. Ayrıca şirketlerin mali tablolarının güvenilirliğini sağlayan yasalar bulunmuyordu. Bu nedenle yatırımcılar hisse senedi aldıkları şirketler hakkında yeterli bilgiye sahip değillerdi.
Üçüncü bir neden ise ABD’de dönemin başkanı Herbert C. Hoover ve yönetiminin ekonomik alandaki tecrübesizliğidir. Bu durumun, 1929 ekonomik krizi için en önemli neden olduğu savunulmaktadır. Çünkü Hoover yönetimi, 1920’lerin başında söz konusu olan liberal ekonomi anlayışına göre ekonomiye devlet müdahalesi yapmamayı uygun görüyordu.
Hoover yönetiminin, 1929 krizine müdahale etmemesinin toplumsal maliyeti çok büyüktü. Bir süre sonra müdahale etmeye karar verdiğinde ise geç olmuştu. Üstelik müdahaleler başarısız oluyordu. Yapılan müdahalelerden biri, devlet bütçesini dengelemek için devlet harcamaları kısıldı ve vergiler artırıldı. Bunun sonucunda işsizlik arttı, insanların satın alma gücü azaldı ve fiyatlar düştü.
Hükümetin bir diğer tecrübesizliği ise altın standardına bağlı kalmakta ısrar etmesiydi. Hükümetin altına bağlı olmayan para basmayı reddetmesi ve sıkı bir para politikası izlemesi, bir süre sonra piyasada para bulunmamasın neden oldu. Sonucunda da ekonomik faaliyetler durdu, reel sektör daraldı, işsizlik yükselmeye devam etti ve insanlar daha az para kazanmaya başladı.
Büyük Buhran döneminin dördüncü bir nedeni ise ABD’nin dünya üzerindeki net kreditör olmasıydı. Savaş sonrasında, Almanya ve İngiltere’den istediği tazminatları altın olarak talep etti. Buna karşın yeryüzünde altın stoku yetersizdi ve var olan da ABD’nin elindeydi. Talep edilen tazminatlar ve krediler alınamayınca, mal ve hizmet olarak ödenmesi denendi. Ama bu durum, ABD’nin kendi mal ve hizmet sektörünü çökertti. Son olarak gümrük duvarları koyulması denendi ve bu durum dış ticari küçülttü ve ABD hesapsız verdiği kredileri geri alamadı.
Dünya Ekonomik Krizi Nasıl Patlak Verdi?
Büyük Buhran’ın başlangıcında 1928 yılının başından 1929 yılının Ekim ayına kadarki süreçte, New York Borsası sürekli yükseldi ve yüksek fiyat/kazanç oranı getiriyordu. Buna karşın 3 Ekim 1929’da ekonomik krizi tetikleyen nedenler yüzünden borsa ilerlemesini durdurdu. Birkaç büyük holdingin hisse senedi düşüşe geçti. 21 Ekim tarihinde ise yabancı yatırımcılar ellerindeki kağıtları çıkarmaya başladı.
Şimdilerde “Kara Perşembe” olarak anılan 24 Ekim 1929 tarihi geldiğinde borsa dibe vurdu. O yılın fiyatlarıyla 4,2 milyar dolar bir anda yok oldu. 29 Ekim 1929 günü fiyatlarına bakıldığına, 1 yıl öncesinin karlarının bile sıfırlandığı görüldü. 21 – 29 Ekim tarihleri arasındaki fark ise Dow Jones Sanayi Ortalaması’nın 328’den 230’a düştüğü anlaşıldı. Bu birkaç günlük süreçte 4000 banka batmış ve binlerce insanın mal varlığı yol olmuştu.
İnsanların mal varlıklarını kaybetmesi, açlığa neden oldu. İnsanlar sebze – meyve yetiştirip satarak yaşamaya çalıştılar. Ama piyasada para olmadığı için insanlar ihtiyaçlarını takas yoluyla karşılamaya başladılar. ABD değiş – tokuş ekonomisine geri dönmüştü. İnsanlar hem mal varlıklarını hem sosyal statülerini kaybetmişti. Bu nedenle ruh sağlıkları da bozulmaya başlamıştı. Öyle ki 2. Dünya Savaşı’na kadar geçen 10 yıllık periyotta ekonomik bunalım devam etti.
Dünya Ekonomik Bunalımı’nın Sonuçları
1929 ekonomik krizinin sonuçları, özellikle sanayileşmiş ülkeler üzerinde aynı etkiler yarattı. Toptan fiyat endekslerinde yüzde 40 – 60 arası düşüş yaşandı. Hammadde fiyatları yüzde 50 civarında dibe vurdu. Menkul kıymet fiyatlarının ve borsanın gerilemesi yüzde 30 – 40 arasında yaşandı. Dünya sanayi üretiminin düşmesi ise yüzde 35 – 45 arasında gerçekleşti. 50 milyon kişi işsiz kaldı ve ticaret yüzde 55 – 80 arasında dibe vurmuş, iflaslar çoğalmıştı.
Şimdiye kadar görülmüş en büyük ekonomik kriz, 1929 Büyük Buhranı’dır. Krizin ardından 1930’lu yıllarda dünya tablosuna bakıldığı zaman, insanlık tarihinin yönünü değiştirecek boyutta olduğu rahatlıkla görülmektedir.
Ülkeler ekonomik çöküşün etkilerini en aza indirebilmek için gümrük vergilerini artırmaya başladılar. Yerli üretimin yine ülke çapında kullanılmasını teşvik ettiler ve yerli üretimi artırmanın yollarını aradılar. Ama bu sefer de dünyadaki ticaret hacimleri küçüldü. Büyük Buhran öncesinde en fazla yüzde 7 düşen dünya ticaret hacmi, sonrasında yüzde 65 düştü.
Franklin D. Roosevelt’in Başa Geçmesi
Amerikan halkı krizin faturasını Hoover’a kestiler ve ekonominin en dibe vurduğu noktada 1933 yılında Franklin D. Roosevelt‘i seçtiler. Roosevelt, “New Deal” isimli bir program uyguladı ve ekonomide köklü değişiklikler yaptı.
1930 – 1937 yılları arasında uygulanan New Deal sistemi kapsamında ilk olarak bankacılık sektöründen başlandı. Sektörde likidite düşük olduğu için altın ve döviz kurları, başkanlık tarafından kontrol ediliyordu. İlk kez merkez bankası da bu sırada kuruldu. Mevduatlar devlet güvencesine alınırken, bankacılık sisteminin düzeltilebilmesi için 500 kadar yeni düzenleme yapıldı.
Reel sektörde karlılığın artırılmasına karar verildi. Sanayicilere devlet kontrolünde yüksek fiyat uygulama izni verildi ve bu şekilde üretim de sınırlandırıldı. Talep sorunun çözülebilmesi için devlet yüksek sayılabilecek bir düzeyde minimum reel ücretler belirledi. Çalışma saatleri azaldı, işsizlik sorunu çözülmeye başlandı.
Tarımda yeni programlamalar yapıldı; ancak programlar bazı yönlerden birbiriyle çelişir duruma geldi. Devlet bir taraftan fiyatları yüksek tutmak için üretim kotası koydu, diğer taraftan ne üretirlerse üretsinler belli yükseklikte bir fiyattan bunları almayı vaat etti. Bu ise çiftçilerin daha fazla üretim yapmak istemesine neden oldu.
Roosevelt’in devlet harcamaları politikası ise bir denge politikasıydı. Devletin müdahalesine karşı olan sanayicilerin küstürülmemesi için özel sektörün ilgilenmediği büyük yatırım gerektiren alanlarda harcama yapılıyordu. Bu sektörlerde açılan iş alanlarıyla işsizliğin azaltılmasına ve talebin artırılarak düşük talep sorunu çözülmeye çalışıldı.
1929 Ekonomik Krizinin Almanya ve İngiltere’ye Etkileri
Krizden en çok Amerika ve ona borçlu olan ülkeler etkilenmiştir. Almanya’da 6 milyona dayanan işsizlik hakim olurken, İngiltere’de ise ihracat ve sanayi sektörü derinden yaralanmıştır. Latin Amerika ülkeleri, çıkardıkları hammaddeleri ihraç edememişler ve ABD’den kredi almadıkları için stoklayamadılar. Kredi imkanları da kalmayınca ekonomileri çöküşe geçti.
Ekonomik krizi bir fırsata dönüştüren Nazi Partisi, Hitler liderliğinde başa geldi. Bundan sonra da dünya tarihi değişmeye başladı. Hitler ekonomik bunalımın faturasını Yahudilere kesti ve ona göre; işsizliğin sebebi ırkçılık yapan Yahudilerdi.
Yahudiler kendilerini kolluyor ve Almanlara iş sahası sağlamıyorlar, yanlarında barındırmıyorlardı. Hitler bu kozu kullandı ve Yahudi soykırımını gerçekleştirdi. Bununla da yetinmedi ve Hitler, savaş sonrasında kurallarını bozarak silah üretmeye başladı. 1939 yılında Polonya’yı işgal ederek 2. Dünya Savaşı‘nın başlamasına neden oldu.
Depresyonu yenerek tam istihdama ulaşan ilk sanayi ülkesi Almanya oldu. Enflasyonsuz orijinal finansman yöntemleri ile iç piyasayı canlandırdı. Buna karşın dünya pazarları Almanya’nın ihracatına açık değildi. Yani Almanya fabrikalarında sürüm alanları temin etmek ve hammadde bulmak gerekiyor.
Güney Amerika, Orta Avrupa, Balkanlar ve Türkiye serbest dövizle mal almakta ve satmakta zorlanıyordu. Bunun üzerine Almanya, doğrudan serbest döviz transferi olmadan malın malla mübadelesini gerçekleştirmek imkanını sağlayan karşılıklı ticaret modelini benimsedi. Böylece Almanya, serbest döviz piyasaların ihracat mallarına uygun fiyatla alıcı bulamayan ülkelerin müşterisi durumuna geçmişti.
Almanya tarım ekonomilerinin ihracat mallarını yüksek bedelle satın almaya ve kendi sanayi ürünlerini satmaya başladı. Planlama ve benzeri yöntemlere başvuran ABD ile Fransa gibi demokrasiler ise ılımlı çözümlere yöneldi. Almanya’da işsizler ise nazi totalitarizminin çılgınlığına kapıldı. Böylece Büyük Buhran, 2. Dünya Savaşı’nın nedeni de oldu.
Büyük Buhran’ın Türkiye’ye Etkileri
Türkiye, Büyük Buhran’a karşı kalkınmasını sağlayabilmek için ihracat ve ithalatını artırmak zorundaydı. Bunun sağlanabilmesi için de çeşitli politikalar izlendi. Diğer dünya ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de krizden kötü etkilendi. Üstelik Türkiye’nin dış ticareti genellikle tarım ürünleri ile hammadde ihracına ve sanayi maddeleri ithalatına bağlıydı.
Ekonomik krizle tarımsal ürün fiyatlarında yaşanan büyük düşüşler sonucunda Türkiye’nin dış ticaret hacmi daralmıştı. İflaslar başlamış; kredi borcu olan ticari şirketler, sanayiciler, çiftçiler borçlarını ödeyememeye başlamıştı. Özellikle İstanbul, İzmir gibi liman şehirlerinde işsizlik hat safhaya ulaşmıştı.
Halkın memnuniyetsizliğinin zirveye ulaşmasıyla birlikte Mustafa Kemal Atatürk, tek partili demokrasiyi değiştirip, ikinci bir parti kurulmasına izin verdi. 1930 yılında kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası‘nın 3 ay süren siyasi hayatında olağanüstü bir başarı elde edilmişti. Bunun nedeni ise yükselen işsizlik ve ekonomik krizin etkileriydi. Buna karşın parti bir süre sonra kontrolden çıkınca, Atatürk partiyi kapattı.
Hitler’in iktidara gelmesiyle birlikte Türkiye, Almanya’da büyük miktarda krom cevheri satmaya başladı. Savaş sanayisinin en önemli hammaddesi olan krom, Nazilerin savaşa hızlı hazırlanmasını sağladı. 1939 yılına kadar Türkiye, krom ihracatını her geçen gün artırdı ve ülkede sermaye birikmeye başladı.
Türkiye 1933 yılında dış ödemelerde uygulamasına başlanan kliring ve takas sistemini uyguladı. Kliring sistemi, malını alanın, malını alma ilkesine dayalıydı. Bu sistemle birlikte ithalat ihracata bağlanmıştı ve ihracat teşvik edilmişti. Türkiye ise bu sistemle birlikte ticaret ve ödeme anlaşması yapan ülkelerden ithalata öncelik verdi.
Türkiye ihraç mallarının standardizasyonuna da önem verdi ve ihracat bu yönden de desteklenmiş oldu. 10/06/1930 tarih ve 1705 sayılı kanun ile hükümete tedbir alma yetkisi verilerek, ihraç fındık ile yumurtadan başladı. Ardından ihraç mallarında kalite kontrolüne gidildi. İlk başta çeşitli mercilerin yürüttüğü 1934 yılında kurulan Türkofis bu işi yaptı. Bu ofise, kontrol ve teftiş görevi verilirken, piyasa araştırması yapma ve uluslararası ticaret ile ödeme anlaşmalarını hızlandırma görevi de verildi.
Krizi abd borsasının başlattigını neden anlatmıyorsun o günlerde borsanın çok fazla şiştiğini kaldıraçlı hisse alındığını spekülatörlerin insanları nasıl kandirdıgıni
Sanırım eksik okudunuz hepsi yazının içinde mevcut.
Dünya ekonomik buhranından etkilenmemen tek ülke hangisidir?
En az etkilenen ülkeler Fransa ve Sovyetler Birliği olmuştur.
Ingiltere ABD ye neden tazminat odemek zorundadır ? Onu anlayamadım
Savaş tazminatı değil, kredi geri ödemesi.