Uygulanacak politikaların zorluğuna göre kriz hallerinin sıralanmasında ikinci en kötü durum olan depresyon, kısaca ekonomik bir çöküntüdür. Tarihi açıdan hala en büyük kriz olarak görülen 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı, bunun anlaşılabilmesi için en iyi örnektir. Krizlerin birbirine evrilmesinin de en iyi göstergesi Büyük Buhran olarak da andığımız bu krizdir.
Büyük Buhran, ilk başta ABD’de yaşanıp tüm dünyaya yayılmıştır. Bu nedenle slumpflasyon konusunu işlerken de bu krizi örnek olarak vermiştik. Aynı zamanda krizin derinleşmesiyle ve ekonomik daralmanın ılımlı değil şiddetli bir şekilde olmasıyla depresyona dönüşmüştür. Dolayısıyla birkaç farklı ekonomik durumun en iyi örneği, 1929 yılında başlayıp 5 yıl kadar etkileri görülen bu krizdir.
Şimdi en kötü ekonomik durumlardan biri olan iktisadi depresyonu daha yakından tanıyalım:
İktisadi Depresyon Nedir?
Bir ülkede ekonomik faaliyetlerin uzun süreli aşağı yönde olması depresyonun en net tanımıdır. Piyasa faaliyetlerinin uzun süre boyunca durgun gittiği, işsizlik oranlarının arttığı, fiyatların düşme eğilimi gösterdiği ve toplam satın alma gücünün daraldığı bir kriz halidir. Tanımdan anlaşılacağı üzere depresyonlara deflasyonist etkiler söz konusudur. Yani eksi yönlü enflasyon hakimdir.
Kısaca ekonomik çöküntü olarak tanımlanacak bu kriz hali, ekonomideki küçülmenin büyük boyutlarda olduğu bir durumdur. Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın en az yüzde 10 civarında küçüldüğü kriz halidir. Resesyonda ise bu kadar büyük boyutlu bir düşüş söz konusu değildir. Mesela ABD’in yaşadığı büyük bunalım döneminde 5 yıl içinde GSYİH oranı yarı yarıya azalmıştır.
Resesyon ile birbirine karıştırılan bu konu, farklı olarak çok daha uzun sürelidir. Ekonomik durgunluk için 6 ay ila 1 yıllık bir süre tanımı kullanılırken, ekonomik çöküntüde çok daha uzun süreler söz konusudur. Mesela 1929 Büyük Depresyon’u ABD’de 5 yıl boyunca etkili olmuştur.
Ekonomik çöküntünün, darboğaz terimiyle de birbirine karıştırıldığı görülmektedir. Bottleneck olarak da bilinen darboğaz, piyasadaki faktörlerden birinin esnekliğini kaybetmesiyle birlikte değişen durumlara anında uyum sağlayamamasıdır. Geçici bir durumdur ve bütün iş kollarını kapsamamaktadır. Örneğin; döviz yetersizliği, arz ve talebin birbirine uyum sağlayamaması, kredi tavanlarının ihtiyaçları karşılayamaması gibi durumlardır. Depresyon ise tüm ekonomiyi etkisi altına alan bir kriz halidir.
İktisadi Depresyonun Nedenleri Nelerdir?
Ekonomik çöküntüler, talebin azalmasına yol açan ve şirketlerin iflasına neden olan tüketici güveninin azalmasından kaynaklanır. Çünkü tüketicilerin ürün satın almayı ve hizmet için ödeme yapmayı bırakmasıyla, şirketlerin bütçe kesintisi yapması gerekir. Bu kapsamda daha az işçi çalıştırır ve hatta işten çıkarmalar başlar.
Birçok iktisatçı ekonomideki kriz hallerinin birbirine dönüştüğünden bahseder. Durumun her geçen zaman biraz daha kötüye gitmesiyle birkaç durumun sırasıyla görülebileceği söylenir. Mesela ekonomik aktivitelerin ılımlı bir şekilde yavaşlaması resesyona sebep olurken, şiddetli bir şekilde daralması depresyona işaret etmektedir. Buna karşın resesyonda yüksek enflasyon söz konusuyken, diğerinde eksi enflasyon vardır.
Yüksek işsizlik, düşük üretim ve yatırım miktarı depresyonun en temel nedenleridir. Ekonomide toplam yatırımlarda azalma yaşanması, işlerin kötüye gittiğinin birincil göstergelerindendir. Buna bağlı olarak borsalarda çöküşler yaşanmaya başlar ve vatandaşın endişeleri artar.
Ekonomide ortaya çıkan çeşitli darboğazlara zamanında önlem alınmaması gerekir. Eğer alınmazsa bunlara bağlı olarak sorunların ağırlaşması, derinleşmesi ve ciddi boyutlara ulaşması da çöküntünün en önemli nedenleri arasındadır.
Depresyonun bir diğer nedeni ise yüksek faiz politikasının uzun süre devam etmesi ve rantiyeciliğin yaygın hale gelmesidir. Bir diğer neden ise düşük tasarruf eğilimi ve bu tasarrufların kanalize edilememesi şeklindedir.
Ekonomik depresyona yol açan faktörler genel olarak şu şekilde sıralanabilir:
- Tüketici Güveni: Tüketicilerin ekonomiye güveni kalmadığı zaman, harcama alışkanlıkları değişecek ve sonunda talep azalacaktır.
- Borsada Çöküş: Yatırımcılar hisse senetlerinde meydana gelen değişimlerin, ekonominin nasıl çalıştığı hakkında bilgi verdiğine inanırlar. Borsa çökmeye başladığı zaman, yatırımcıların ekonomiye olan güvenleri azaldı demektir.
- İmalat Sanayi Siparişlerinin Azalması: Bir şirket, ürün ve hizmetlerine olan talebi artırmaya çalışır. Eğer imalat siparişleri uzunca bir süre düşüşe işaret ediyorsa ekonomik bir durgunluk ve depresyona sebep olabilir.
- Fiyatların ve Ücretlerin Kontrolü: Ücretler hükümet tarafından kontrol edildiğinde ve şirketlerin bunları düşürmelerine izin verilmediğinde, işletmeler çalışanlarını işten çıkartmak zorunda kalır.
- Deflasyon: Temel olarak tüketici fiyatlarının zaman içinde düşmesi durumudur. İyi gibi görünse bile talebin azalması nedeniyle fiyatların düştüğü unutulmamalıdır. Bu durum ise ekonomik bir depresyona yol açabilir.
- Petrol Fiyatı Zamları: Petrol fiyatlarında görülen artış, genel olarak her şeyin fiyatı üzerinde dalgalanmaya yol açabilir. Bu gerçekleştiğinde ise tüketiciler alım güçlerini kaybederler ve bu durum talebi azaltarak işletmelerin iflasına neden olabilir.
Yaklaşan Bir Ekonomik Bunalımın Belirtileri
Ekonomik bunalımın ne zaman ortaya çıktığı ile ilgili birçok araştırma yapılmıştır. Resesyon için en az 6 aylık bir durgunluktan söz etmek gerekirken, ekonomik bunalım için belli bir süre konusunda orta noktaya varılamamıştır. Bu noktada da yaklaşan bir ekonomik bunalımın belirtilerinin ne olduğu da merak konusu olmuştur.
Bu konuda bir makale yayımlayan The Economist, depresyonun teşhis edilebilmesi adına birkaç önemli noktaya değinmiştir. Bu noktalardan birkaç tanesini paylaşmak gerekirse;
- Kötüleşen İşsizlik Oranları: Kötüye giden işsizlik oranlarının genel olarak ekonomik bir bunalımın ortak bir işareti olduğu söylenir. Genel olarak %4 düzeyine ulaşmış işsizliğin düşürülebilmesi oldukça zordur. Ayrıca işsiz sayısı yükselen bir ekonomide tüketiciler, satın alma güçlerini kaybedecek ve talep azalacaktır.
- Yükselen Enflasyon: Ücret artışından ve sağlam bir işgücünden dolayı talebin daha yüksek olduğunun iyi bir işareti olarak görülebilir. Buna karşın enflasyon, insanların harcamalarını engelleyecek bir durumdur. Ürün ve hizmetlere olan talebin azalmasına sebep olur.
- Düşen Konut Satışları: İdeal durumdaki bir ekonomide, konut satışları dahil olmak üzere tüketici harcamaları genel olarak yüksektir. Buna karşın yaklaşan bir ekonomik bunalım söz konusu zaman, konut satışları düşer ve ekonomiye olan güven azalır.
- Artan Kredi Kartı Borçları: Kredi kartı kullanımının yüksek olması, genel olarak insanların harcama yaptıklarının bir işaretidir. Bu durum, GSYİH için iyi bir gelişmedir. Buna karşın borç temerrütleri arttığı zaman, ekonomik bir bunalıma işaret eden ödeme yapma kabiliyetinin azaldığı anlaşılır.
Ekonomik Çöküntü Döneminde Görülen Sorunlar
Ekonomide depresyon genel olarak iki veya daha fazla yıl süren aşırı durgunluk halidir. İşsizlik oranlarının arttığı, mevcut kredilerde düşüşün yaşandığı, verimin düştüğü, iflasların gerçekleştiği bir dönemdir. Aynı zamanda devlet borçlarının temerrüde düştüğü, ticaretin azaldığı ve döviz değerlerinde sürekli oynaklık yaşandığı bir krizdir.
Bu kriz halinde, tüketicinin güveni ve yatırımlar azalarak, ekonominin kapanmasına neden olmaktadır. Kriz döneminin süresi konusunda ise iktisatçılar ikiye ayrılmıştır. Kimileri yalnızca ekonomik faaliyetlerin azaldığı dönemi kapsadığını söylerken, kimileri ekonomik faaliyetlerin normale döndüğü noktaya kadar devam ettiğini savunmaktadır.
Ekonomik Bunalımı Önlemenin Yolları
Genel olarak bir ekonomide depresyonun önlenebilmesi için 3 temel önlemden bahsedilir. Elbette 1929 Büyük Buhran gibi krizlerden elde edilen deneyimlere bağlı olarak bu önemlerden bahsedebilir hale gelinmiştir.
Önlemlerin başında genişleyici para politikası gelmektedir. Genişleyici bir para politikası; ekonomideki toplam para miktarının artırılması anlamına gelmektedir. Ekonomi gerekli ölçüde büyüme kaydetmiyorsa, durgunluk söz konusuysa ve işsizlik beklentisi varsa merkez bankasının genişletici önlemler alması gerekmektedir.
Genişleyici maliye politikası ise diğer bir önlemdir. Genişlemeyi maliye politikası ise ekonomiyi canlandırmak veya deflasyondan kurtulmak için kamu alımları ve transfer ödemelerinden oluşan kamu harcamalarının artırılması veya vergilerin düşürülmesi gibi araçlarla bütçe açığı yaratıp etkin istemi artırmaya yönelik politikalardır.
Finansal istikrarın sağlanması da tecrübe edilen diğer bir önlem yoludur. Genel olarak finansal sistemin dengelerini bozabilecek, beklenmedik durumlara karşı ekonominin dayanıklılığı olarak tanımlanmaktadır. Para politikasının etkinliğini önemli ölçüde artıran finansal istikrar, sağlanamadığı durumlarda ülke ekonomisinde ve toplum refahında olumsuzluk yaratmaktadır.
Son yıllarda yaşanan finansal krizler yüzünden, fiyat istikrarı hedefinin gerçekleştirilmesi doğrultusunda finansal istikrar konusu önem kazanmıştır. Merkez bankalarının para politikası ile ilgili gündemlerin başında yer alan finansal istikrar, fiyat istikrarı hedefleri ile bir arada değerlendirilmeye başlanmıştır.