Bir ülkenin, dünyanın geri kalanıyla olan işlemlerini, belirli zaman dilimleri boyunca kaydeden gösterge cari işlemler dengesidir. Ödemeler dengesi, sermaye ve finansal hesaplar ile birlikte anılan bu gösterge, ülkenin gelişmişlik düzeyini göstermektedir.
Ekonomisi dışa açık bir ülkenin, bir yıl içinde tasarrufları ile yatırım harcamaları arasındaki dengenin açık veya fazla vermesi üzerine genel gidişat hakkında yorum yapılmaktadır. Örneğin; Türkiye ekonomisi genel olarak cari açık vermektedir ve bu durum ithal ettiği malların ihraç ettiklerinden fazla olduğu anlamına gelir.
Şimdi cari işlemler dengesi ile açık veya fazla vermenin ne anlama geldiğini inceleyelim:
Cari Denge Nedir?
Cari işlemler dengesi; ödemeler dengesi bilançosunun dış ticaret, hizmetler, yatırım gelirleri ve cari transferler dengelerinin toplamıdır.
Bir başka deyişle ödemeler dengesini oluşturan ana hesaplardan biri olan cari işlemler dengesi; mal, hizmetler, yatırım gelirleri ve cari transferlerden oluşmaktadır.
Dış ticaret dengesi, bir ülke ekonomisinin açık veya fazla vermesi hakkında tam olarak bilgi vermez. Çünkü ülkeler sadece mal ihracı veya ithalatı yapmamaktadır. Buna ek olarak hizmet alım – satımı, taşımacılık gelir – gideri, faiz gelir – gideri gibi başka faaliyetlerinden de kazanç veya kayıp elde etmektedir.
Tüm bu gelir – giderleri hesaba kattığımızda cari işlemler dengesine ulaşırız ve bu ekonominin açık veya fazla vermesi hakkında bilgi verir. Bu durumda cari işlemler dengesini formüle edecek olursak;
Gelirler; mal ihracatı, satılan hizmetler ve diğer gelir kaynaklarının toplamıdır. Giderler ise mal ithalatı, satın alınan hizmet ve diğer giderlerin toplamından oluşmaktadır.
Formüle göre; gelirler ile cari transferlerin toplamı, giderlerden büyükse ise cari fazla meydana gelir. Eğer küçükse de cari açık oluşacaktır.
Bir ülkenin elde ettiği tüm gelirleri, yaptığı bütün harcamaları ve cari transferleri hesaba katarak elde edilen sonuç, ekonominin açık mı, yoksa fazla mı verdiğini göstermektedir. Bu hesaplar sonucunda denge halinin söz konusu olmasından daha çok açık veya fazla verilmesi konusu merak edilmektedir.
Cari Dengeyi Oluşturan Hesaplar
Cari dengeyi anlayabilmek için onu oluşturan diğer hesapları bilmek gerekir. Bu kapsamda; dış ticaret dengesi, net gelir dengesi, doğrudan transferler, varlık gelirlerinin neler olduğu bilinmelidir.
Bu hesapları alt başlıklar halinde inceleyelim:
Dış Ticaret Dengesi
Dış ticaret dengesi, bir ülkenin ihraç ettiği mal ile hizmetlerden elde ettiği gelirler ve ithal ettiği mal ile hizmetlere yaptığı ödeme arasındaki farkı ifade eder.
Başka bir deyişle; bir ülkenin yurt dışından ithal ettiği mallar için yaptığı döviz ödemeleri ile yurt dışında sattığı mallardan elde ettiği döviz gelirleri arasındaki farktır.
Bu denge hali genel olarak mal ve hizmet olarak iki başlıkta incelenmektedir. Mal dengesi, ülkenin yurt dışına sattığı malların geliri ile yurt dışından satın aldığı mallara ödediği bedel arasındaki farkı ifade etmektedir.
Hizmet dengesi ise ülkenin yurt dışına sağladığı ulaşım, haberleşme, inşaat ve finansal, kişisel, kültürler hizmetler karşılığında elde ettiği gelir ile yurt dışından aldığı bu gibi hizmetlere ödediği bedel arasındaki farktır.
Eğer ülkenin toplam ihracat gelirleri, toplam ithalat giderleriyle eşit düzeydeyse dış ticaret denkliğinden bahsedilir. Eğer ihracat gelirleri, ithalat giderlerinden fazlayla dış ticaret fazlası oluşur. İthalat giderleri, ihracat giderlerinden fazla olduğunda ise dış ticaret açığı meydana gelir.
Cari işlemler dengesini oluşturan diğer alt kalemler, ithalat ve ihracat kadar büyük olmadığı için cari açığı yaratan en önemli etken, dış ticaret açığıdır. Ama sadece dış ticaret ile ilişkilendirmek de yanlış olacaktır.
Net Gelir Dengesi
Ülke vatandaşlarının, yurt dışında edindiği portföy varlıkları, doğrudan veya dolaylı yatırımlardan elde ettiği kâr payları, sermaye kazançları, faiz gibi gelirler ve yurt dışında çalışan kişilerin kazandığı ücretler ile yabancılara ödenen kâr payı, faiz ve ücretler arasında fark, net gelir dengesidir.
Birincil gelir dengesi olarak da anılan net gelir dengesinde, gelirlerin giderlerden düşük olması sonucunda, cari dengeye eksi yönde etki eder. Yani cari açığın artmasına neden olur.
Doğrudan Transferler
İkincil gelir dengesi olarak da anılan doğrudan transferler, yurt dışında çalışanların ülkeye gönderdiği paralar, ülkeye gelen doğrudan yabancı yardımları ve yatırımları ile banka kredilerinden oluşmaktadır.
Doğrudan transferler; mal, hizmet, sermaye giriş ve çıkışını göstermektedir.
Varlık Gelirleri
Varlık gelirlerinin, giderlerinden büyük olması, cari açığın büyümesine neden olur. Cari dengeyi oluşturan varlık gelirleri şu şekildedir:
- Yabancıların satın aldığı devlet tahvili, hisse senedi, özel şirket tahvili,
- Yabancıların mevduatları,
- Yabancı bankaların sağladığı krediler,
- Yabancılara borçlanılan paralar,
- Yeniden yatırıma dönüştürülen kar, hisse senedi ve borç gibi yabancı devletler tarafından yapılan doğrudan yabancı yatırımlar,
- Yabancı devletlerin sahip olduğu varlıklar,
- Yabancı devletlere gönderilen paralardır.
Cari Açık Nedir?
Cari işlemler dengesinin negatif olması durumudur. Yani gelirler ve cari transferlerin toplamının, giderlerden küçük olması ile cari açık oluşmaktadır.
Cari açık durumunda en büyük etkiyi dış ticaret açığı yaptığı için genellikle tanımlanırken bu noktalara değinilir. Yani bir ülkenin ithal ettiği mal ve hizmetlere ödediği miktar, ihraç ettiği mal ve hizmetlerden daha fazla ise cari açık oluşacaktır.
Ödemeler bilançosunun önemli bir unsuru olan cari açık, 3 durumda oluşmaktadır. Bunlar; uluslararası mal ticareti, hizmetler hesabı ve transferler hesabıdır.
Uluslararası mal ticareti durumu, dış ticaret dengesini temsil etmektedir. Eğer ithalat, ihracattan büyükse cari açığın oluşma olasılığı yüksektir.
Taşımacılık, sigortacılık ve turizm gibi hizmetler hesabı altında değerlendirilen kalemler de dış ticaret dengesi içinde sayılmaktadır. Dolayısıyla cari açığa etkisi büyüktür.
Transferler hesabı ise yurt dışında çalışan ülke vatandaşları ve yurt içinde çalışan yabancıların getirdiği döviz giriş çıkışında da cari açık oluşmaktadır. Bu üç durumun sonucunda ülkeye giren ve çıkan döviz miktarı hesap edilir. Eğer ülkeye giren döviz, çıkan dövizden fazla ise cari açık oluşur.
Cari Açık Nasıl Hesaplanır?
Dört kalemin toplamından oluşan cari denge formülü üzerinden cari açık hesaplanmaktadır. Buna göre;
(Mal ihracatı gelirleri + satılan hizmetlerden sağlanan gelir + diğer gelirler) – (mal ithalatı giderleri + satın alınan hizmetlere ödenen giderler + diğer giderler) +/- cari transferler
Eğer bu işlem sonucunda cari denge, 0’dan (sıfır) küçük ise cari açık söz konusudur. Cari açığın, gayri safi yurt içi hasılaya oranını hesaplamak istiyorsanız çıkan sonucu, GSYİH oranına bölmeniz gerekiyor.
Bir ülkenin gelişmişlik seviyesi belirlenmek isteniyorsa cari açık oranına bakmak fikir verecektir. Çünkü cari açık ile ülkenin gelişmişliği ters orantılıdır.
Ülke kaynaklarını kullanarak ithal ettiği mallardan daha fazla ihraç geçekleştiriyorsa istihdamı artırır ve işsizliği düşürür. Aynı zamanda enflasyon hedefler doğrultusunda ilerlemeye başlar.
Bir Ülke Cari Açık Vermekten Nasıl Kurtulur?
Cari açık, uzun vadede ülke için büyük bir sorundur. Çünkü borçlar, katlanarak büyümekte ve baş edilemez bir hale gelmektedir. Bu durumda ülke temerrüde düşer.
Cari açıktan kurtulmak için hükümetler, vergileri artırmak gibi gelir artırıcı adımlar atacaktır. Aynı zamanda, ithal edilen mallara göre; ihraç edilen malların değerleri artırılabilir. İthal edilen mallara kotalar ve vergiler koyularak, ülkeye giren mallar sınırlandırılabilir.
Cari açık basit anlamıyla; ülkenin ürettiğinden daha fazlasını harcamasıdır. Yani sizin 1000 lira geliriniz olduğunu ama 2000 lira harcadığınızı düşünelim. Bu durumda 1000 liralık bir açığınız olacaktır. Bu durumdan kurtulmak için harcamalarınızı kısıp, gelirinizi artırmanın yollarını ararsınız.
Eğer bu açığı kapatma yoluna gitmezseniz ve borçlanmaya devam ederseniz bir süre sonra icra memurları ile karşılaşırsınız. Ülkeler için de benzer sorunlar söz konusudur. Bu nedenle çeşitli politikalar uygulanarak açık kapatılmaya çalışılır.
İthalata dayalı politikalar yerine ithal ikameci sanayileşme yoluna giden bir ülke, küresel pazarda rekabetçiliğini artıran politikalar izleyerek üreticileri ihracat yönlendirebilir.
Ulusal paranın değerini, diğer dövizlere göre devalüe ederek geliştirebilir, ülkenin mallarının ihracatı ucuzlaştırılabilir. Ucuzlatma sonucunda ülkenin mallarına dış ülkelerden talep artacaktır ve ihracattan elde edilen gelir, ithalata ödeneni aşacaktır.
Türkiye’de Cari Açığın En Temel Nedenleri
Türkiye ekonomisi 1980’li yıllardan sonra cari işlemler açığı sorunu ile boğuşmaya başlamıştır. En büyük ekonomik sorun haline gelen cari açık, yıllar geçtikçe katlanarak büyümüş ve günümüzde kronik hale gelmiştir.
Cari açık sorununun Türkiye ekonomisine özgü bazı yapısal sebeplerinden bahsedilmektedir. Bu sebepler; tasarruf yetersizliği, dış ticaret açığının artması, ihracatın ithalata bağımlılığının artması, enerji tüketiminin büyümesi ve dışa bağımlılığın artmasıdır.
Son yıllarda ise cari açığın finanse edildiği sürece bir sorun olmadığı anlayışı benimsenmiştir. Ama bu durum, cari işlemler açığının boyutundan ve getirdiği sorunların çözümüne ilişkin tedbir alınması anlamına gelmemektedir. Aksine finansman ile dengelenmeye çalışılan cari açık ile birlikte ekonomideki kırılganlık artmış ve krize yatkınlık meydana gelmiştir.
Ülkemizde cari açık sorununun miladı, ihracata dayalı sanayileşme politikalarının uygulanmaya başlandığı 1980’li yıllar olarak görülmektedir. Buna karşın özellikle 2000’li yıllardan itibaren ekonominin en önemli sorunu ve kırılma noktası olmuştur.
1990’lı yıllarda cari açığın GSYİH’e oranı yüzde 1’ler düzeyindeyken, 2004 yılından başlayıp 2009 yılı hariç tutularak 2014 yılının sonuna kadar geçen sürede yüzde 5 düzeyine ulaşmıştır. Bu şekilde, son birkaç yıldır dünyadaki ilk beş ülke arasına girilmiştir.
24 Ocak kararları ile dışa açık bir ekonomiye sahip olan Türkiye, yapısal dönüşümleri tamamlama çabasına girmiştir. Bu kapsamda ihracatın geliştirilmesi, fiyatların piyasa koşullarında belirlenmesi ve özelleştirme temeline dayalı yapısal dönüşüm ile enflasyon ile mücadele programı bir bütün olarak uygulanmaya başlanmıştır.
O dönemde ihracatın teşvik edilmesi için parasal destekler verilmiş ve ihraç edilen ürün fiyatlarının düşürülmesi için işgücü maliyetleri kısılmıştır.
80’li yılların ardından ihracatı artırma çabaları olumlu sonuçlar vermiş ve artış gözlenmiştir. Ancak bu artışın yapısal bir rekabet gücü, yatırımlar ve verimlilikte artış gibi uzun vadeli gelişmelerden çok; parasal destek, devalüasyon, düşük ücret gibi kısa dönem etki yapan faktörlere bağlı olduğu görülmüştür.
Bu faktörler uygulanamaz hale geldiğinde ise 80’li yılların sonundan itibaren ihracat artışı duraklamış ve ithalatı karşılama oranı düşmüştür. Bu şekilde de cari açık oluşmaya başlamıştır.
Dış ticaretin serbestleştirilmesinden sonra 1989 yılında Türkiye’nin uluslararası finansal işlemlerinde serbestliği geliştirmesiyle birlikte büyük ölçüde açık bir ekonomi haline gelmiştir. Doğrudan sermaye girişlerinin dışında, kısa dönemli spekülatif sermaye ve portföy yatırımlarının girişlerinin de serbest bırakılması, dış finansal serbestliğin en önemli basamağı olmuştur.
Sermaye girişi sonucunda ise ödemeler dengesi üzerinde bazı gelişmeler ortaya çıkmış ve cari açıklar artmıştır. Net sermaye girişinin rezerv artışlarına gitmeyen kısmı, cari açıkları finanse etmek için kullanılmıştır. Yani sermaye girişlerindeki artış, cari açığın artmasına olanak vermiştir.
Türkiye’de 90’lı yıllarda kamu harcamaları içinde en önemli pay faiz ödemelerinin olmuştur. Bu yıllarda ortaya çıkan dış ve iç borçlardaki artışlar ile bunlara bağlı kısa vadeli – yüksek faizli borçlanma politikası, özel sektörün de risksiz ve yüksek getirili kamu borçlanma senetlerine yönelerek üretimden uzaklaşmasına neden olmuştur.
Ortaya çıkan üretim eksikliği ise ithalatın ve cari açığın artmasına neden olmuştur. Yüksek faizli kamu borç senetleri, kısa vadeli sermaye girişlerini hızlandırmış ve bu durum cari açığı artırıcı etki yapmıştır.
Dönemin tamamında açık verilmekte birlikte kriz sonrası dönemlerde, yerli paranın değer kaybetmesi ve büyüme oranlarındaki düşüşün etkisi ile dış ticaret açıkları ile buna bağlı cari açıklar azalmıştır. Ekonominin göreli olarak hızlı büyüdüğü dönemlerde ise açıkların arttığı görülmüştür.
Türkiye ekonomisi Kasım – 2000 ve Şubat – 2001 krizlerinin ardından 2001 yılında ciddi bir daralma yaşamıştır. Buna karşın 2002 yılında ise hızlı bir toparlanmaya işaret etmiştir. 2001 yılının Mayıs ayında IMF’nin desteği ile uygulamaya koyulan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı sonucunda büyüme, enflasyon ve faiz oranları yönünde olumlu, cari açık ve istihdam yönünde olumsuz gelişmeler yaşanmıştır.
Dönemde cari açığın artış göstermesi, Türkiye ekonomisinin en önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. 2002 yılında 626 milyon dolar civarındaki cari açık, 2009 yılında 12 milyar dolar olmuştur. 2018 yılında ise 27 milyar 633 milyon dolar olmuştur. TCMB’nin bu PDF dosyasından 1996 yılından 2019 yılının Şubat ayına kadar açıklanan cari işlemler hesabı tablolarını görebilirsiniz.
Cari Dengenin Fazla Vermesi Ne Anlama Gelir?
Cari dengenin fazla vermesi; bir ülkenin gelirleri ile cari transferlerinin toplamının, giderlerinden büyük olması demektir. Genellikle gelişmişlik düzeyi yüksek olan ülkelerde söz konusudur.
Ülkenin döviz birikimi olduğu anlamına da gelen cari fazla, dış ticaret açığının daralmasıyla ve dengeye işaret etmesiyle birlikte meydana gelmektedir.
Cari denge formülü üzerinden fazla verip vermediği sonucuna ulaşılmaktadır. Eğer cari denge formülü 0’dan (sıfır) büyük çıkıyorsa ülke fazla vermiş demektir.