Korku, güç, endişe, kriz, gelişmiş ve canlı… Tüm bunlar herhangi bir kişiyle ekonomi konuştuğunuz zaman en çok duyacağınız kelimelerdir. Peki, tam olarak nedir? Bu soru akıllara ilk önce parayı getirir. Çünkü bir şey alıp satmak en temel parçasıdır.
Ekonomi, hayatı yaşama şekliniz ve etrafınızdaki herkesin yaşayışının toplam sonucundan başka bir şey değildir. Bu nedenle yalnızca para değil; işe gitmek, bankalar, ev idaresi, çocuk sahibi olmak, yemek yapmak ve hatta bir hediye almak bile ekonomiyi oluşturur.
Şimdi tam kelime karşılığına, ünlü iktisatçıların kullandığı tanımlara, temellerine ve kurallara göz atalım:
Ekonomi Nedir?
Ekonomi; üretim, tüketim, ticaret, ithalat ve ihracattan oluşan insan aktivitesidir. Eski Yunancada ev, hanehalkı anlamına gelen oikos ve yönetim anlamına gelen nomos sözcüklerinden oluşmuştur.
Ekonomi, tam olarak hakkında nasıl düşündüğünüze bağlıdır. Pek çok ders kitabı ekonomiyi, kıtlık çalışması olarak sınırlamaktadır. Buna göre ekonomi, sınırlı sayıda kaynakla insanların sınırsız isteklerinin yönetimidir.
İsteklerin sınırsız, kaynakların ise sınırlı oluşu kıtlık sorununu ortaya çıkarır. Bu nedenle kıt kaynakların, ne kadar ve nasıl üretileceği, nasıl bölüşüleceği gibi sorunları da meydana getirir. Bunlar ise ekonomi biliminin doğuşuna neden olmuştur.
Kıtlık konusu son derece önemlidir; ama ekonomi dünyasında bu tanımın önerdiğinden daha fazlası vardır. Dolayısıyla farklı bir tanım karşımıza çıkmaktadır. Ekonomi, insanlığın normal iş dünyasında incelenmesidir.
Bu sabah ne zaman uyanacağınıza, işe gidip gitmeyeceğinize, ne yiyeceğinize veya tembellik yapmaya karar verdiniz. Bu kararların her biri ekonomiyi bir şekilde etkiler ve her biri onu oluşturur.
Ekonominin tanımını geniş tutmak ise profesyonel ekonomistlere, gerçekte ne çalışacaklarına karar verirken çok fazla yol bırakır. Pek çok ekonomist geleneksel olarak piyasalar, işsizlik ya da finans gibi ekonomik seslere odaklanır.
Ünlü İktisatçıların Ekonomi Tanımları
Ekonominin tanım olarak tam karşılığı konusunda bir fikir birliği yoktur. Bu nedenle iktisatçılar çalışma alanlarına göre kendi tanımlarını yapmıştır.
Şimdi ünlü iktisatçıların yaptığı tanımları inceleyelim:
Adam Smith’in Tanımı
Adam Smith, ekonomi biliminin kurucusu olarak kabul edilmektedir. Aynı zamanda merkantilizm kelimesini ilk kullanan kişi ve kapitalist ekonominin ilk teorisyenidir.
Smith, servet elde etmek için yapılan tüm çalışmaların ekonomi biliminin inceleme alanı olduğunu söyler. 1776 yılında yayımladığı “Ulusların Zenginliğinin Kaynakları ve Tabiatı Üzerine Araştırma” (Ulusların Zenginliği) adlı kitabı, bu sözlerine en büyük kaynaktır.
Adam Smith bu kitabında, ekonomik dünyayı, milyonlarca insanın kendi arasında yarattıkları ve iş bölümü içinde üretimde bulundukları bir atölyeye benzetmektedir.
Alfred Marshall’ın Tanımı
Neoklasik iktisadın kurucusu olan Alfred Marshall, döneminin en etkili iktisatçısı olmuştur. Cambridge Okulu’nun kurucusu da olan Marshall’ın 1890 yılında yayımladığı İktisadın İlkeleri adlı kitabı uzunca bir süre iktisat ders kitabı olarak okutulmuştur.
John Maynard Keynes’in hocası olan Marshall, ekonomi bilimini, insanların refahlarının sağlanması yolunda harcadıkları çabaları her türlü araç ve ölçülerle açıklayan bir bütün şeklinde tanımlar.
Knut Wicksell’in Tanımı
İsveçli ekonomist olan Knut Wicksell, Stockholm Okulu’nun önde gelen isimlerindendir. Ekonomiye katkıları hem Keynesyen hem de Avusturya ekonomik düşünce okullarını etkilemiştir.
Ekonominin yalnızca insan ihtiyaçlarının tatminine odaklandığını söyleyen Wicksell, Marjinal Fayda Teorisi’ni belirleyici bir şekilde geliştirmiştir. Para, sermaye ve faiz teorisi üzerine araştırmalar yapmıştır.
Lionel Robbins’in Tanımı
İngiliz ekonomist Lionel Robbins, London School of Economics ekonomi bölümünün önde gelen üyelerinden olmuştur. Buradaki liderliği, önerilen ekonomi tanımı ve Anglo-Saxon ekonomisini Mareşal yönünden kaydırmaya yönelik araçsal çabalarıyla tanınır.
Robbins’in tanımı, Alfred Marshall’ın neoklasik tüketim çıkışlı tanımı ile birlikte ekonomi biliminin karşılığını vermektedir. Yani kıt kaynakların, alternatif kullanım olanaklarını inceleyen bilim olduğunu sonucu ortaya çıkmaktadır.
Hermann Heinrich Gossen’in Tanımı
Prusyalı ekonomist Herman Heinrich Gossen, genel bir marjinal fayda teorisini geliştiren ilk kişi olarak kabul edilir. Gossen’e göre; insan davranışlarının amacı, hazzın azamileştirilmesi ve elemin asgariye indirilmesidir.
Bu ilkesi, Hedonizm diye bilinen insan davranışları hakkındaki düşünce sisteminin temel önerisidir ve herkesin bildiği bir şeydi. Önemli olan ise insanın ekonomik eylemleriyle bu ilke arasında ilişki kurabilmekti. Kendisi bunu başaran bir isim olmuştur.
Paul Samuelson’un Tanımı
Amerikalı iktisatçı Paul Samuelson, 20. Yüzyılın en etkili iktisatçılarından birisidir. Ekonomiye matematiksel yöntemler getirmiş ve statik ile dinamik teorileri birbirine bağlamıştır.
Samuelson’un 1948 yılında yayımladığı İktisat adlı kitabı, ekonomideki klasik kitaplardan biri olmuştur. İktisatçı, matematiksel yöntemleri entegre etmekle, ekonominin bir bilim disiplini olarak kabul edilmesine katkıda bulunmuştur.
Ekonomi Neyi İnceler?
Sosyal bir bilim dalı olan ekonomi; birey, aile, şirket ve toplum temelinde tüketim, üretim, bölüşüm, refah, gelir, büyüme, kalkınma, tasarruf, ticaret gibi konuları bilimsel dayanaklarla incelemektedir.
Olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi kuran ekonomi, insan davranışlarının sadece ekonomik yönünü inceler ve bireyleri kendi çıkarları peşinde koşan iktisadi insanlar (homo economicus) olarak kabul eder.
Modern ekonominin birincil görevi; üretimin, işsizliği, fiyatların ve benzer olayların davranışını tanımlamak, açıklamak ve aralarındaki ilişkisi saptamaktır. Yapılan tüm keşifler, icatlar ve gelişmeler incelendikçe ekonominin desteklenmesi adına atılan önemli adınlar olduğu anlaşılacaktır.
Ekonomi tüketim açısından; sınırsız isteklerin sınırlı imkanlarla karşılanmasını, seçilen şey için başka bir şeyden vazgeçilmesini ve alternatif maliyet kavramını inceler.
Üretim açısından incelendiğinde ise kim tarafından, kim için, ne kadar maliyetle ve hangi miktarda üretimin yapılacağıdır.
Ekonomi paylaşım ve bölüşüm açısından da üretimden kimin-ne kadar pay alacağını incelemektedir. Yani emeğin karşılığı olan ücrete, girişim gücünün karşılığı olan kâra, sermayenin karşılığı olan faize ve doğal kaynakların karşılığı olan ranta odaklanacaktır.
Ekonomi Nasıl Oluşur?
Günümüzdeki anlamıyla ekonomi ilk olarak Babiller ve komşu şehir devletleri tarafından kurulmuştur. Öncesinde ise Sümerler, mal ve paraya dayalı büyük ölçekli bir ekonomi oluşturmuşlardır. İnsanlar, karmaşık toplumlar oluşturmaya başladıkça, ekonomi de gelişmiştir.
Bir bilim dalı olan ekonomi, belli bir bölge içindeki ekonomik sistemden oluşmaktadır. Ekonomik sistem; işgücünü, sermayeyi, doğal kaynakları içerir. Aynı zamanda üretim, ticaret ile dağıtımda rol alan ekonomik kuruluşları ve mal ile hizmetin tüketimini içerir.
Ekonomi birkaç ana faktörden oluşur. Bunlar; teknolojik evrim, tarih ve sosyal organizasyon, coğrafya, doğal kaynaklar, gelir, ekoloji gibi faktörlerdir. Bir ülkedeki tüm meslek grupları, kuruluşlar ve ekonomik faaliyetler, ekonomiye katkı sağlamaktadır.
Ekonominin Sınıflandırılması Nasıldır?
En temel haliyle ekonomi kayıt dışı ve içi olarak iki başlık altında incelenmektedir.
Kayıt dışı ekonomi; ekonomik faaliyetlerin fiilen gerçekleşmiş olmasına rağmen bu faaliyetlerle ilgili kayıtların tutulmaması olarak nitelendirilir. Kamu idarelerinin denetimi dışında kalan her türlü ekonomik işlem ve faaliyettir.
Bir başka deyişle; gayri safi milli gelir hesaplarını elde etmekte kullanılan bilinen istatistik yöntemlerine göre tahmin edilemeyen ve gelir yaratıcı ekonomik faaliyetlerin tümüdür.
Kayıt içi ekonomi ise resmi kayıtlara giren, kanuni belgelerle belgelendirilen, yetki kamu organlarınca normal kurallar çerçevesinde kontrol edilen faaliyetlerdir. Aynı zamanda milli gelir hesaplamalarında dikkate alınan ekonomi işlem ve faaliyetlerin tamamıdır.
Ekonominin Alt Dalları Nelerdir?
Ekonomi temel alt başlıkların yanı sıra bazı alt dallara ayrılmaktadır. Bunlar ise mikro-makro, para-banka, büyüme-kalkınma, uluslararası ve tarım ekonomisi şeklindedir.
Mikroekonomi; değer taşıdığı kabul edilen ve özel olaylarla tek tek ilgilenen daldır. Örneğin; bir malın piyasa fiyatı bu dalın altında incelenir.
Makroekonomi ise iktisadi bütünler arasındaki ilişkileri kapsamaktadır. Toplam talep-arz, istihdam, dış ticaret gibi konularda oluşur.
Para-banka konusu ise bankaların parasal mevcut ve ihtiyaçları, merkez bankası politikaları, paranın fonksiyonları gibi konuları kapsamaktadır.
Büyüme-kalkınma konusu, ülkelerin büyüme koşullarını, kalkınma şartlarını, az gelişmişlik ve fakirlik gibi konuları incelemektedir.
Uluslararası ekonomi; ihracat, ithalat, döviz kurları, tarifeler, kotalar üzerine incelemeler yapılan daldır.
Tarım ekonomisi de tarımsal üretimde maksimum fayda ve minimum maliyet konularında uzmanlaşmayı incelemektedir.
Bilinmesi Gereken Ekonomi Kuralları
Herkese göre farklı bir anlam kazanmış olan ekonominin, bilinmesi gereken bazı kuralları da bulunmaktadır. Sosyal bir bilim dalı olarak ekonomide olmazsa olmaz kurallar şu şekildedir:
- Piyasa, borsa oyuncularının elindeki bilgilerin toplamından oluşur. Bunun için hisse fiyatları, faizler ve dövizler hakkında tahminde bulunmak zordur.
- Arzu edilen birçok şey uygulanabilir olmayabilir.
- Diğer insanlar kendi becerileri, emekleri ve tercihleri hakkında başkasının sahip olduğundan daha fazla bilgiye sahiptir.
- Bir oyun veya ekonomide denge hali bulunuyorsa insanlar seçimlerinden tatmin olacaktır. İyi niyetli kişilerin dışarıdan gelerek koşulları değiştirmesi ise zordur.
- Bir hükümet harcama yaptığı zaman, bunu er ya da geç o ülkenin vatandaşları ödeyecektir. Bu, vergi gibi açık yollarla veya enflasyon gibi kapalı yollarla olacaktır.
- Çoğu insan kamusal bir ürün ve hizmet için başkalarının para ödemesini isteyecektir.
- Bir neslin maliyetleri, sonraki nesillere aktarması uygulanabilir bir durumdur.
- Kişiler ve toplumlar karşılıklı ödün vermek zorundadır.
- Gelecekte herkes teşviklere tepki verecektir. Bu yüzden tutmak isteyip tutulamayacak sözler vermek durumunda kalınacaktır. Bir söz vermeden, durumlar değiştiği halde bu sözü tutup tutamayacağınızı gözden geçirmelisiniz. Bu şekilde iyi bir üne sahip olursunuz.
- Hükümet ve seçmenler de teşviklere tepki gösterir. Bu nedenle de hükümetler bazen temerrüde düşer veya verdikleri sözleri tutamazlar.
- Eşitlik ve verim arasında tavizler söz konusudur.
- Yardım istediği kişiler dahil olmak üzere bütün insanlar, teşviklere tepki verir. Buna bağlı olarak sosyal güvenlik programları her zaman istendiği gibi çalışmaz.