Borsa Nasıl Oynanır, Nasıl Para Kazanılır?
  1. AnaSayfa
  2. Para Dünyası

Keynesyen İktisat Nedir? Genel Teori ve Temel Varsayımları

İstihdam ve talep arasındaki ilişkinin kurulmasıyla başlayan Keynesyen iktisat hakkında bilmeniz gerekenler, temsilcileri ve temel varsayımları ile ilgili bilgiler bu yazıda bulunmaktadır.

Keynesyen İktisat Nedir? Genel Teori ve Temel VarsayımlarıTarihin en büyük ekonomik krizi olan 1929 Büyük Buhran döneminde kapitalist ülkelerde ortaya çıkan sıkıntılara bir çözüm olarak Keynesyen iktisat büyük yankı uyandırmıştır. Devletten tam istihdam politikası izlemelerini isteyen bir kamuoyu oluşmasında etkili olmuştur.

Kapitalist ülkelerde yaygın bir şekilde devam eden işsizlik ve ekonomik hayatın bir türlü canlanamaması nedeniyle Keynes’in talep ile istihdama dayalı teorileri dikkat çekmiştir. Keynes’in İstihdam, Faiz ve Para Genel Kuramı kitabı yayımlamasıyla başlayan Keynesyen ekonomi, efektif talep kavramı ile dönemine imzasını atmıştır.

Şimdi Keynesyen iktisat hakkında bilmeniz gerekenlere başlıklar halinde göz atalım:

Keynesyen İktisat Nedir?

Keynesyen İktisat Nedir?Keynesyen iktisat, İngiliz iktisatçı John Maynard Keynes’in görüşlerini temel alan makroekonomik bir teoridir. 1929 yılında patlak veren Büyük Buhran’da krizle boğuşan kapitalist ekonomileri onarma görevine sahip olmuştur.

Talep yönlü iktisat olarak da anılan Keynesyen ekonomi, Büyük Buhran’ın oluşturduğu depresyonun ortaya çıkardığı işsizlik ve toplam talep yetersizliklerini gidermek için geliştirilmiştir.

İktisatçının 1936 yılında yayımladığı “İstihdam, Faiz ve Para Genel Kuramı” adlı eseriyle ortaya çıkan akım, savunduğu görüşlerle kendinden önceki iktisatçılardan klasikçiler diye bahsetmiş ve klasik akımın benimsediği görüşleri reddetmiştir.

Keynes, serbest piyasa anlayışının tam istihdamı otomatik bir şekilde sağlayabileceği görüşünün yıkılmasına öncülük eden görüşleri ile iktisadi bir devrime liderlik etmiştir.

Mevcut düşünce; işçilerin ücret talebi esnek olduğu sürece iş arayan herkesin bir iş sahibi olabileceğini önerirken; Keynes’in teorisinin temel dayanağı, toplam talebin bir ekonomideki en önemli taşıyıcı güç olduğuydu.

Keynes, serbest piyasanın tam istihdamı sağlayacak denge mekanizmalarına sahip olmadığını iddia etmiştir. Keynesyen iktisatçılar ise tam istihdam ve fiyat istikrarını amaçlayan kamu politikalarını içeren bir devlet müdahalesini savunmuştur.

Akım, talep yönlü bir düşünce iken her talebin kendi arzını yarattığını savunmuştur. Ekonomi tam istihdamda dengede olmak zorunda değildir ve tam istihdama ulaşana kadar devlet ekonomiye müdahale etmelidir.

Keynes’e göre; kamu harcamalarındaki artış, istihdamı canlandırır ve vergilemenin sadece mali amacı bulunmaz. Vergileme; ekonomik, sosyal ve siyasal amaçlara da sahiptir. Maliye politikasının araçları ise kontrol edilebilir ve küçük bütçe açıklarıdır. Bütçe açıkları için borçlanmaya başvurulabilir.

Keynesyen iktisatta kamu borçlanması, piyasadaki atıl fonların ekonomiye kazandırılması demektir. Bu şekilde maliye politikası önem kazanmış ve devlet müdahalesinin önemi vurgulanmıştır.

Keynesyen İktisadın Ortaya Çıkışı

Keynesyen İktisadın Ortaya ÇıkışıBirinci Dünya Savaşı’nın ardından John Maynard Keynes’in fikirleri, devletlerden tam istihdam politikası izlemelerini isteyen kamuoyunun oluşmasında etkili olmuştur. 1936 yılında ünlü kitabını yayımlayan Keynes, bütün kapitalist ülkeleri etkisi altına alan Büyük Bunalım devam ediyordu.

ABD başta olmak üzere tüm gelişmiş kapitalist ülkelerde yaygın bir işsizlik söz konusuydu ve ekonomik yaşam ne yapılırsa yapılsın canlanamıyordu.

Mevcut ekonomik durumlar, o dönemde hakim olan iktisadi düşünce ile ters düşüyordu. Bu düşünceye göre; kapitalist sistem kendi kendini düzenleyen ve sürdüren bir yapıydı. Ama kriz koşullarının birkaç yıldır devam ediyor olması, bu düşünceyi çürütmeye başlamıştı.

O dönemin ekonomisi için normal olan, tüm kaynakların tam olarak kullandığı istikrarlı bir denge durumu benimseniyordu. Bu dengelerdeki sapmaların ise geçici bir nitelik taşıması gerekiyordu.

Kapitalist bir ekonomide emek ve sermayenin tam kullanımını sağlayacak mekanizmalar kendiliğinden bulunuyordu. Ücretlerin, fiyatların ve faiz hadlerinin esnek; emek ile sermayenin hareketli olduğu bir ortamda piyasa mekanizmasının çalışması, kaynakların tam kullanımını sağlamaya yeterliydi. Bu nedenle ekonomide uzun süreli bunalım ve işsizlik söz konusu olmamalıydı.

Tüm bunlara karşın 1929 yılında başlayan Büyük Buhran dönemi, 1936’da hala devam ediyordu. Ayrıca mevcut görüşe dayanarak çözülecek gibi görünmüyordu. İktisadi görüşe güvenin sarsıldığı bu dönemde yayımlanan Keynes’in kitabı, büyük yankılar uyandırmıştı.

Bunlar sonucunda iktisatta Keynesçi okulun oluşmasının bir diğer önemli nedeni ise neo-klasik iktisadın devam eden bunalımı açıklama ve çözme konusunda yetersiz kalması olmuştu.

Keynes’in Genel Teori’sinin Amacı

Keynes’in Genel Teori’sinin Amacıİktisatçı Keynes, Büyük Buhran döneminde mevcut düşüncenin çözüm getirmeyeceğinin anlaşılmanın ardından ortaya çıkmıştır. Ücretler ile fiyatların esnek olduğu bir ekonomide tam istihdamın kendiliğinden sağlanacağını öne süren Neoklasik teoriyi reddetmiştir.

Keynes’in Genel Teori’si; toplam talebin ana unsuru yatırım harcamalarıdır ve belirsizliklerle dolu bir dünyada düşük faiz oranları uygulayarak tam istihdama ulaşmayı amaçlayan bir politika güvenilmezdir.

Ekonominin talep yönüne ağırlık veren politikaların düzenlenmesindeki amaç ise ekonomik gelişmede kısa dönemli istikrarsızlıkların giderilerek doğrudan doğruya kamu harcamaları ve vergiler yoluyla istihdam ve üretim seviyesinin temel belirleyicisi olan efektif toplam talebin, tam istihdam üretim seviyesine uygun olarak etkilenmesidir.

Keynes’in Genel Teori’si ortaya çıktıktan sonra, Neoklasik görüş ile unutulan makro analizler yeniden gündeme gelmiştir. İlgilenilen temel konu ise kaynakların alternatif kullanımlar arasında nasıl dağıtılacağı konusu değil, kaynakların tümünün kullanımının mümkün olup olmadığıdır.

Keynes’in kitabının önsözünde belirtilen “Bir bütün olarak üretim ve istihdam düzeyinde meydana gelen değişmeleri belirleyen güçlerin incelenmesi,” cümlesi, Genel Teori’nin temel amacını göstermiştir.

Keynesyen İktisadın Temel Varsayımları

Keynesyen İktisadın Temel VarsayımlarıKeynesyen iktisada göre toplam talep; genel fiyat seviyesini, gelir düzeyini ve üretim fonksiyonu aracılığıyla istihdam seviyesini belirler. Makroekonomik denge ise toplam arz ile toplam talebin veya toplam yatırımlar ile toplam tasarrufların eşitlendiği noktada gerçekleşir.

Akımın temel varsayımlarını şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Ekonomi eksik istihdam dengesinde olabileceği gibi aşırı istihdam dengesinde de olabilir.
  • Ekonomi mal ve faktör piyasalarında, eksik rekabet koşulları geçerlidir.
  • Ekonomide istihdam düzeyini ve gelir seviyesini belirleyen toplam taleptir.
  • Eksik istihdam dengesinden kurtulmak için devletin ekonomiye müdahalesi gereklidir.
  • Tam istihdam istisnai durum, eksik istihdam ise olağan durumdur.
  • Ekonomik analiz kısa dönemli analizdir; “uzun dönemde hepimiz ölüyüz.”
  • Fiyat ve ücretler aşağı doğru yapışkandır.
  • Ekonomide yatırım – tasarruf eşitliği her zaman gerçekleşmez. Yatırım yapan birimlerle tasarruf yapan birimler aynı değildir.
  • Para arzı değişiklikleri, tahvil piyasasında faiz üzerinde yaratacağı etki ile ekonomiyi dolaylı olarak etkiler.
  • Likidite Tercihi Teorisine göre para; reel değişkenler üzerinde etkilidir. Para politikası ile çıktı ve istihdam etkilenebilir. Para nötr değildir.
  • Para talebi faize duyarlıdır ve paranın dolaşım hızı sabit değildir.
  • Para talebi işlem, ihtiyat ve spekülasyon güdüsünden oluşur.
  • Faiz haddi para piyasasında arz ve talep tarafından belirlenir.
  • Faiz elde para tutmanın fırsat maliyetidir.
  • Likidite tuzağı, herkesin faiz oranının düşebileceği en düşük seviyeye düştüğüne inanması halidir.
  • Faiz, tasarruf sahiplerinin likiditeden uzaklaşmalarının bedelidir.

Keynesyen makro teori, ekonomik yaşamda meydana gelecek dengesizliklerin, toplam talep ayarlamaları ile giderilebileceğini savunur. Ayrıca arz koşullarının kısa dönemde sabit olduğunu ve uzun dönemde iktisat politikalarına karşı duyarsız olduğunu varsayar.

Özel sektörün dengesiz olduğunu kabul eder ve bunların ortadan kaldırılması amacıyla ekonomiye devlet müdahalesinin gerekli olduğunu öngörür. Maliye ve para politikaları ile toplam talebin birleşimini ve miktarını değiştirmek şartıyla ekonomideki dengelerin istenen yönde gerçekleşmesi sağlanır.

Üretimde kullanılan sabit sermaye miktarı ile üretim tekniğinin değişmediği düşünülür. Buna göre ekonomik olaylar, kısa dönemli olarak gerçekleşir. “Uzun dönemde hepimiz ölmüş olabiliriz” demesinin nedeni de budur.

Tam rekabetin geçerli olduğu yolunda varsayımlar da söz konusudur. Bu nedenle değişen derecelerde tekel veya ücret-fiyat politikası tamamen ihmal edilmiştir.

Genel Teori’de dış ekonomiye ilişkin sorunlar üzerinde fazla durulmamış ve kapalı bir ekonomi varsayımıyla hareket edilmiştir. Ayrıca Genel Teori, statik bir karakter taşımakta ve zaman unsurunu dikkate almamıştır.

Keynesyen İktisadın Ekonomik Krize Bakışı

Keynesyen İktisadın Ekonomik Krize BakışıAkıma göre; bütün birey ve şirketlerin gösterdiği bazı mikroekonomik davranışların toplamı verimsizlik ile sonuçlanır ve ekonomi potansiyel çıktısı ile büyümesinin altında bir seviye işler.

Ürünler için toplam talep yetersizliği nedeniyle ekonomi krize girer. Üreticilerin savunmacı davranışları yüzünden gereksiz bir işsizlik oluşur.
Buna benzer durumların sonucunda toplam talebi artırmak için devlet bazı politikalar izleyebilir. Sonucunda da ekonomik aktiviteleri hızlandırıp işsizliği azaltabilir.

İktisatçı, düşük faiz ve devlet yatırımları ile ekonominin canlandırılmasını, Büyük Buhran’a bir çözüm olarak düşünmüştür. Devletin yatırımları, geliri ve tüketimi artırmakta, sonucunda ise daha fazla üretim ve yatırım sağlanmaktadır. Tüm bunların sonucunda da tüketim yeniden artmaktadır.

Kriz sonrası ilk ekonomi canlandırma yatırımı, bir olaylar dizisini tetiklemekte ve ardından yapılan yatırım ile çok daha katı ekonomik etkinlik sağlanmaktadır.

Klasik İktisat ve Keynesyen Arasındaki Farklar

Klasik İktisat ve Keynesyen Arasındaki FarklarKeynes ile görüşlerini reddettiği Klasik iktisatçılar arasında bariz farklar bulunmaktadır. Bunlar;

  • Klasik İktisat ekonomiye arz yönlü ve uzun dönemli bakarken; Keynesyen kısa dönemde talep yönlü bir bakış açısı sunar.
  • Klasik İktisat, Say Kanunu olarak anılan “her arz kendi talebini yaratır” düşüncesini benimsemiştir. Keynesyen ise talebin belirleyici unsur olduğunu savunur.
  • Klasik’te göre fiyatlar ve ücretler esnek iken, Keynesyen’e göre yapışkandır.
  • Klasik’te ekonomi her zaman tam istihdamda, Keynesyen’de kısa dönemde eksik istihdamda olabilir.
  • Klasik’te işsizlik diye bir sorun yoktur; Keynesyen’de ise işsizlik ekonomide en büyük sorundur.
  • Keynesyen’de devlet müdahalesi gerekli iken, Klasik’te gereksizdir.
  • Keynesyen’de para nötr değilken, Klasik’te nötrdür.
  • Keynes’e göre para talebi; işlem ihtiyat ve spekülasyon amaçlıdır. Klasik İktisat’a göre; para talebi sadece işlem amaçlıdır ve faize duyarsızdır.
  • Klasik’te paranın değeri miktarına bağlıyken, Keynesyen’de faize bağlıdır.
  • Klasik’te yatırımlar ve tasarruflar eşitken, Keynesyen’de eşitlik her zaman sağlanamaz.
  • Keynes’e göre faiz para piyasasında para arzı ve talebi tarafından belirlenirken, Klasik’e göre faiz esnektir ve haddi mal piyasasında yatırımlar ile tasarruflar tarafından belirlenir.

John Maynard Keynes Sonrası Keynesyen Akımları

John Maynard Keynes Sonrası Keynesyen AkımlarıKeynesciliği 1960’lara kadar “Neoklasik Sentez” temsil etmiştir. 1960’ların başlamasıyla birlikte Neoklasik iktisat ile Keynesçi iktisadı bağdaştırmaya çalışan Neoklasik senteze alternatif sayılan Post-Keynesçi akım güçlenmiştir.

Post-Keynesçi akım, kendi başına bir bütün değildir ve farklı ekolleri bulunmaktadır. Keynesyen doktrin içinde akım ve ekollerin ortak özellikleri vardır. Piyasa aksaklığında devlet müdahalesinin gerekliliğine ve ekonominin talep yönünün belirleyiciliğine inanmalarıdır.

Birbirinden farklılaşan Keynesyen akımlar ve bunlara ait farklı ekoller olmakla birlikte belli başlı Keynesyen akımları şu şekildedir:

Neoklasik Keynesyen

1970’lere kadar ders kitaplarına ve gelişmiş kapitalist ülkelerdeki politika uygulamalarına hakim olan akımdır. Keynes’in üretim ile istihdam düzeyinin ve dalgalanmalarının toplam talep tarafından belirlendiğini, buna bağlı olarak tam istihdamın, gerçek ücretlerin düzeyinden çok, toplam talep düzeyine bağlı olduğu görüşünü kabul eder.

Akımın genel görüşüne göre; işsizlik sorunu makro düzeyde ortaya çıkar ve kaynakların dağılımı sorunundan farklıdır. Nispi fiyatlardan talebin ya da üretimin bileşiminden bağımsızdır. Dolayısıyla makro müdahale yeterlidir.

Neoklasik Keynesyen’in en az iki ekolün varlığından söz edilebilir. Bunlar; devrimci tutuculuk ve neoklasik başkaldırıdır. Her ikisi de standart Neoklasik sentez modelini uygulamakla birlikte sistemin çeşitli esneklikleri ve uyarlama hızları bakımından farklı bakışa sahip olmuşlardır.

Dengesizlik Keynesçiliği

Dengesizlik ekolü, istihdam ve gelir düzeyindeki dalgalanmaları dengesizlik fiyatlarıyla birbirini izleyerek yapılan müdahalelerin süreci olarak inceler.

Buna göre; eğer çeşitli nedenlerle nispi fiyatlar denge fiyatları değilse yapılan mübadelelerin hacmi dengede olmayacaktır. Fiyatların dengesizlik fiyatlarına dönüşmesinin nedeni, piyasaların yeteri kadar koordineli çalışamamalarıdır.

Bu ekol, farklı konjonktürel dalgalanmaları içeren daha genel bir çerçeve kurmaya çalışmıştır. Bu çerçeve içinde Neoklasik Keynesyenlerin ağırlık verdiği eksik kapasite işsizlik koşulları, iktisadi dengesizlik konjonktürlerinden sadece bir tanesidir.

Yeni Cambridge Keynesçiliği

Geleneksel Keynesçiliğin önermelerini, mali varlıkların kullanılabilir gelir ve harcamalar üzerindeki etkilerini, ücretlerin ve fiyatların oluşumunu ve uluslararası rekabet gücünü çözümlemeye dahil ederek, genişletmeye ve iyileştirmeye çalışmışlardır.

Keynesçi Temeller Akımı – Fundamentalist

En önemli özelliği, savunucularının Keynes’i klasiklerden ve Neoklasiklerden ayıran temelleri araştırmış olmalarıdır. Bu yüzden fundamentalist olarak isimlendirilmişlerdir.

Günümüzde bu akım içinde en önemli kol ise Post-Keynesyenlerdir. En önemli ve karakteristik tezlerinden birisi, istihdam ve gelirdeki dalgalanmaların, ekonominin gelecekteki durumunun belirsizliği altında oluşmuş beklentilerin dalgalanmasından kaynaklandığıdır.

Sponsorlu | 2023/4Ç Kar/Zarar %36.13/63.87%
Doviz Yatırımı
Sponsorlu | 2023/4Ç Kar/Zarar %36.13/63.87%
Doviz Yatırımı
AL SAT
Sponsorlu | 2023/4Ç Kar/Zarar %36.13/63.87%