Türkiye ekonomisi 2018 yılında büyük bir şok yaşadı. Türk lirası dolar karşısında 3,80 lira seviyesinden yıla giriş yaparken, uzun vadeli seyrinin aksine hızlı bir şekilde değer kaybı göstermeye başladı. Tarihler 13 Ağustos’u gösterdiğinde ise dolar karşısında 7,2393 lirayı gördü.
TL’nin dolar karşısında yaşadığı bu kayıp, kur şoku olarak tanımlandı. Normal şartlarda bu ani yükseliş kabul edilemez bir hareketken, ülkenin içinde bulunduğu durum ve ABD ile yaşanan gerginlik, işleri bu noktaya getirdi.
Bu yazıda, dolar kurunda yaşanan bu değişimin ülkede neleri değiştirdiğine göz atacağız:
Kur Şoku Nedir?
Kısa bir literatür araştırma yaptığımız zaman kur şoku, bir ekonomik kriz gibi tanımlanmamaktadır. Yapılan tanımlara göz attığımızda ise para biriminin değerinde ani ve yüksek frekanslı değişimler olduğu görülüyor.
Eğer kur şoku yorumu yapıldığında ne dendiğini anlamak istiyorsanız Türkiye’de 2018 yılından beri yaşananlara kısa bir bakış atmanız, durumu daha iyi anlamanızı sağlayacaktır.
Enflasyondan faiz oranlarına, ithalattan ihracata, istihdamdan iç talep koşullarına ve büyüme rakamlarına kadar yayılan etkiler, bu durumu en iyi şekilde tanımlamaktadır.
Farklı bir bakış açısı ise şudur; Türk lirası sabah saatlerinde 5,45 lira seviyelerinde seyrederken, ilerleyen saatlerde 5,85 liraya kadar fırlamasıdır. Bir günde yüzde 6’lık bu yükseliş kur şokunun tam karşılığıdır.
Türkiye Kur Şokuna Nasıl Girdi?
Türkiye’nin Güneydoğu’daki terör girişimlerine odaklandığı sıralarda, Kıbrıs açıklarındaki doğal gaz aramaları ve Ege Denizi’nde Yunan gemisiyle yaşanan gerginlik, kur şokunun ilk ataklarını beraberinde getirmişti.
ABD, Avrupa ülkeleri ve Güney Kıbrıs ile yaşanan gerginliğin ardından, 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında tutuklanan ABD’li Rahip Andrew Brunson gerginliği yaşanmaya başlandı.
Brunson’ın tutukluluk sürecinin devam etmesi nedeniyle ABD’den gelen uyarı ve tehditler ile gerginlik şiddetlenmeye başladı. ABD’den gelen yaptırımlar ile Türk lirası kan kaybetti ve ülkede enflasyonun ani yükselişi ile kur şoku tam olarak hissedildi.
Kıbrıs Doğal Gaz Gerginliği TL’yi Nasıl Etkiledi?
Kıbrıs adasındaki doğal gaz kaynakları, uzun zamandır Güney Kıbrıs ile Türkiye arasında tartışmalara yol açıyordu. ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu (USGS) incelemelerine göre; Doğu Akdeniz’de keşfedilmeyi bekleyen 1,7 milyar varil petrol ve 122 milyon fit küp gaz olabileceği belirtiliyor.
Türkiye, Güney Kıbrıs’ın münhasır ekonomik bölge olarak ilan ettiği alanda Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin de hakkı olduğunu savunurken, yapılacak herhangi bir doğal gaz sondaj çalışmasının Türkiye onayına sunulmadan yapılamayacağı söylendi.
Güney Kıbrıs ise sondaj çalışmaları ile ilgili çalışmalar yapmak istemesi, bölgenin birçok ülkenin sondaj gemisiyle donatılması atışmaları alevlendirdi. Bu sırada yaşanan bir sınır ihlali ise ülkeleri savaş eşiğine getirmişti.
Akdeniz’deki gaz kaynaklarında Güney Kıbrıs, Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail, Filistin ve Mısır gibi ülkeler hak iddia ediyorlar. Ayrıca İtalyan Eni, Amerikan ExxonMobil gibi şirketler de bölgede sondaj çalışması yapmak istiyorlardı.
Türkiye’den gelen karşı çıkma sonucunda işler durma noktasına gelmiş ve gerginlik yükselmişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın söylemleri ile bölgede yer alan tüm ülkelerden “Türkiye tehdit ediyor, komşuluk ilişkilerine zarar veriyor,” yorumu geldi.
Bu şekilde artan jeopolitik riskler, Türk lirasında güç kaybına neden olmuş ve dolar karşısında zayıflamaya başlamıştı. Türk lirası ile defa 5 Nisan 2018 tarihinde 4 lira sınırını geçmiş ve ikinci atak için gün saymaya başlamıştı.
Kıbrıs doğal gaz gerginliği devam ederken, tarihler 23 Mayıs’ı gösterdiğinde kur 5 lira sınırına yaklaşmış ve ülkede korku artmaya başlamıştı.
Rahip Brunson’ın Tutukluluk Süreci ve ABD Yaptırımları
FETÖ ile işbirliği gerekçesiyle Türkiye’de tutuklu bulunan ABD’li rahip Brunson, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 20 yıla kadar hapis cezası istemiyle tutuklu yargılanıyordu. Bu süreç ABD’nin canını sıkarken, Brunson’ın suçsuz olduğu ve boşuna tutuklandığı söyleniyordu. Buna karşın casusluk iddiaları da geliyordu.
25 Temmuz 2018 tarihinde tutukluluk hali, ev hapsine çevrildi ve bu sırada dolar kuru 4,83 liradan işlem görüyordu. Bir gün öncesinde TCMB’nin PPK toplantısı vardı ve faizlere dokunmayıp piyasa beklentilerinden farklı hareket etmişti.
Brunson’a ev hapsi verildiği sırada Trump ile Erdoğan bunun üzerine görüşme yapmıştı. Erdoğan, sürecin devam edeceğini ve yargılamanın yapılacağını söylemişti. Mahkeme ise Brunson’ın cezasını adli kontrolle ev hapsine çevirmiş, yurt dışına çıkma yasağı vermişti.
Trump, Erdoğan ile görüşerek Brunson’ın salıverilmesini isterken, dolar Türk lirası karşısında değer kazanmaya devam etti. Kur, 4,75 – 4,85 lira aralığında güç içi dalgalanma yaşarken; 27 Temmuz 2018 tarihinde ABD, rahibin bırakılmaması durumunda Türkiye’ye yaptırım uygulayacağını açıkladı.
ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, ev hapsinde bulunan rahip Brunson’ın serbest bırakılmaması durumunda Türkiye’ye çok ağır yaptırımlar uygulanacağını duyurdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise yaptırımlara karşı geri adım atılmayacağını, bunun bir pazarlık konusu olmadığını dile getirdi.
Bu süreçte, F-35 uçaklarının teslimatıyla ilgili tehditler de gelmeye başladı ve ortam iyice gerildi. Ağustos ayına 5 lira ve üstü rekorlarla başlanırken, Brunson ile ilgili görüşmeler devam etti. 6 Ağustos tarihinde dolar, 5,1480 ile tarihi rekor kırarken, iki ülke arasında ipler kopma noktasına geldi. Akşam saatlerinde ise kur, 5,30 liranın üzerine çıkarak endişeleri katladı.
Dolar Ağustos ayının ilk 15 gününde bir aşağı bir yukarı hareket ederken, ardı ardına rekorlar geldi. Bu süreçte yükselen enflasyon, Halkbank davası ve Türkiye ekonomisine yönelik görünümün bozulmaya başlamasıyla kur, 10 Ağustos’ta 6,25 liraya kadar çıktı.
10 Ağustos tarihinde Trump’ın attığı tweet ile kur 6,80 liraya kadar çıkmış ve Türkiye’de endişeler artmıştı. Bu sırada, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Yeni Ekonomik Model adında bir program açıklamıştı. Rapordan olumlu bir etki görmeyen Türk lirası, 13 Ağustos gününe 7 liranın üstünde başlamıştı.
I have just authorized a doubling of Tariffs on Steel and Aluminum with respect to Turkey as their currency, the Turkish Lira, slides rapidly downward against our very strong Dollar! Aluminum will now be 20% and Steel 50%. Our relations with Turkey are not good at this time!
— Donald J. Trump (@realDonaldTrump) 10 Ağustos 2018
TCMB’den piyasaya güven ve likidite verecek iki hamle birden gelirken, kurda bir etkisi görülememişti. Ekonomide en kötünün daha görülmediği yorumları yapılmış, kur maksimum 6,50 seviyelerine inmişti. Bu sırada Euro 8 liranın, sterlin ise 9 liranın üstüne çıkmıştı.
SPK, BDDK ve TCMB’nin ardı ardına gelen hamleleri birkaç gün sonra etkisini göstermiş ve kur 5,70 lira seviyelerine kadar inebilmişti. TCMB 13 Eylül tarihli PPK toplantısında piyasaların önüne geçerek politika faizi olan bir hafta vadeli repo faizini 625 baz puan artırarak yüzde 17,75 seviyesinden yüzde 24’e yükseltmişti.
12 Ekim’deki Brunson duruşmasına kadar bu süreç dalgalı bir şekilde geçti. Duruşmada Brunson’ın serbest bırakılmasıyla birlikte kurda sert geri çekilmeler görülürken, 17 Ekim tarihinde ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Türkiye yaptırımlarına yönelik açıklamalarıyla dolar 5,5363 liraya kadar gerilemişti.
Kur şokunu iliklerine kadar hisseden Türkiye’de birkaç aylık süreç, kalıcı birçok hasar bıraktı. Enflasyon, işsizlik oranları, faizler, istihdam gibi birçok makroekonomik gösterge, 2001 krizi sürecine işaret ederken, ülkede IMF söylemleri de artmaya başladı.
Kur Şokunun Etkileri Türkiye Ekonomisine Nasıl Yansıdı?
Doların 7 liranın üstündeki tarihi rekorunun hemen öncesinde Türkiye’de kur şoku yorumları artış göstermeye başlamıştı. ABD ile yaşanan gerginlik ve Türk şirketlerinin dış borç geri ödeme takviminin yaklaşması ile sürece daha da kötümser bir hava eklenmişti.
Türkiye ekonomisinin 2018 yılında büyüme rakamları resesyon haline işaret ederken, yüksek enflasyon halinin hakim olması nedeniyle slumpflasyon durumu yaşanmaya başlandı.
Kur şokunun ekonomi literatüründe etkilerinin doğrudan veya dolaylı yollardan görüldüğü söylenmektedir. Buna göre; eğer Türk lirası hızlı bir değer kaybı yaşarsa başta ithal edilen tüm ürünler olmak üzere maliyetlerde ve dolayısıyla fiyatlar artış gözlenir.
Benzer şekilde ihracatta gözlenen etkileri de vardır. Para biriminin değer kaybetmesiyle birlikte ihraç edilen ürünler, uluslararası piyasalarda daha rekabetçi hale gelir.
İstihdama etkisi ise Phillips eğrisi ile açıklanır. Kur şokunun istihdama dolaylı etkileri bulunurken, enflasyondaki düşüş, işsizlikte artışa neden oluyor.
Kur şoku yüzünden yükselen enflasyon, tüketicilerin alım gücünü düşürür. Ücretler ise enflasyonun artış hızı ile orantılı yükselmezse tüketim düşer. İç talep olarak bilinen bu verinin azalmasıyla, şirketlerin işten çıkarma yoluyla maliyet kısmalarına gitmesi kaçınılmaz oluyor.
Türkiye’de yaşanan kur şoku ile para biriminde değer kaybı görülürken, ithalatın maliyeti de yükseldi. İthalatı ihracatından yüksek bir ülke olan Türkiye’de makroekonomik görünüm bu şekilde bozulmaya başlamıştır. Yükselen enflasyon nedeniyle iç talep düşmüştür.
Kur şoku maliyeti, her sektöre göre değişiklik göstermektedir. Şirketlerin kar marjlarına da etkisi bulunan bu olay, ithal girdi ile üretilen ürünlerin maliyeti yükseldiğinde söz konusu sektördeki rekabetin düzeyine göre şirketler, maliyeti tüketiciye yansıtmasına neden olmaktadır.
Rekabetin yüksek olduğu sektörlerde şirketler, kar marjlarını düşürerek kur şokunu tüketiciye yansıtmamaya yoluna giderken; daha az rekabet olan sektörlerde, maliyet tüketiciye yansıtılmaktadır.
Benzer şekilde ithal girdi mallarının oranının fazla olduğu sektörlerde de kur şoku fiyatlara daha fazla yansır.
Enflasyon Üzerine Etkileri
Türk lirasının dolar karşısında güç kaybetmesiyle birlikte ülkede enflasyon oranları hızlı bir yükseliş yaşadı. Zaten TCMB’nin enflasyon hedefinden oldukça uzakta olan seviye, yüzde 20’nin üzerine çıkarak ülkede tüketicilerin zorlu bir sürece girmesine neden oldu.
Kıbrıs gazı ile başlayan ve Rahip Brunson krizine kadar giden süreci 2018 yılının başından itibaren inceleyelim:
Grafikte 2018 yılının Ocak ayından Temmuz ayına kadarki yıllık tüketici fiyat endeksi oranları görülmektedir. Doların Türk lirası karşısında 4 lira seviyesine yükseldiği Nisan ayının başından itibaren, enflasyonda daha hızlı bir yükseliş yaşanmaya başladığı görülmektedir.
Aynı şekilde Mayıs ayının sonunda 5 lira sınırına yükselen dolar kuru ile Haziran ayı enflasyonu daha büyük oranda artış göstermiştir.
Bu grafikte ise yılın ikinci yarısına ilişkin yıllık enflasyon oranı değişimleri görülmektedir. Bu dönem ise ABD’li Rahip Andrew Brunson krizinin olduğu sürece işaret etmektedir. Kur şokunun daha şiddetli yaşandığı bu dönemde enflasyon oranı Ağustos – Eylül döneminde ani bir sıçrama yapmıştır.
Ekim ayındaki duruşmada Brunson’ın serbest bırakılması ile yaptırımların kaldırılması, piyasada bir miktar güvenin oluşması ile enflasyon Kasım ve Aralık aylarında gerilemiştir.
İthalat ve İhracat Üzerine Etkileri
Para biriminin değeri ile doğrudan ilişkili olan ithalat ve ihracat rakamları, kur şokunun etkisini yansıtır. Buna karşın ülkemizin içinde bulunduğu durum, ABD yaptırımları, ülkelerden gelen destekler ile rakamlarda farklı etkiler de gözlenmiştir.
Aylık ihracat değişim oranlarını gördüğümüz grafikte ihracatın yılın ilk yarısında azalma eğilimi göstermiştir. Yılın ikinci yarısında ise ihracatın artırılmasına yönelik çalışmalar yapılmış ve yıl ihracat yılı ilan edilmiştir.
Kur şokunun hakim olduğu dönemde, para biriminin değersizleşmesi ile ülkenin ürünleri rekabetçi bir konum kazanır. Buna bağlı olarak da daha ucuza daha çok mal alınabilir.
İthalat konusunda ise eksi yönde etkileri görüldüğü bilinmektedir. Aşağıdaki grafikte, Türkiye’nin 2018 yılı aylarına göre ithalat değişim oranları görülmektedir.
Türk lirasındaki değer kaybı nedeniyle ithalatın maliyetinin yükselmesi, ithalatın azalmasına neden olmuştur. Bunu grafik üzerinde net bir şekilde görebilirsiniz.
İstihdam Üzerine Etkileri
Kur şoku, istihdam üzerine dolaylı etkiler yaratmaktadır. Enflasyon oranlarında yarattığı yükseliş eğilimine bağlı olarak, şirketler maliyetlerini düşürmek amacıyla işçi çıkarımları yapacakları için işsizlik oranlarında bir yükseliş meydana gelecektir.
Grafikte Türkiye’nin 2018 yılı işsizlik oranlarını görüyorsunuz:
Kur şoku ile enflasyon oranlarında görülen yükselişin etkileri gecikmeli olarak işsizlik oranların yansımıştır. Yılın ilk yarısında düşüş eğilimi ile tek haneye inen işsizlik oranı, yılın ikinci yarısından itibaren yeniden yükseliş göstermeye başlamıştır.
Ekonomik Güven Endeksi Üzerine Etkileri
Ekonomik güven endeksi, tüketici ve üreticilerin genel ekonomik duruma ilişkin değerlendirmelerini, beklentilerini ve eğilimlerini özetleyen bileşik bir endekstir. Kısaca ekonomik gidişatına yönelik öngörüde bulunmak için kullanılmaktadır.
Grafikte Türkiye’nin 2018 yılına ilişkin ekonomik güven endeksi değişimlerini görüyorsunuz. Bu değişimleri incelediğimiz zaman, yıl genelinde bir düşüş olduğu dikkat çekmektedir.
Ekonomik güven endeksindeki düşüş, yılın ilk yarısında biraz daha sakinken, ikinci yarıda daha şiddetli bir hal almıştır. Brunson’ın serbest bırakıldığı dönem olan Ekim’den sonra da bir yükseliş eğilimi yaşandığı görülmüştür.
Tüketici Güven Endeksi Üzerine Etkileri
Tüketici güven endeksi, tüketicilerin ülke ekonomisiyle ilgili eğilimlerini ve değerlendirmelerini ölçmektedir. Ekonomideki gelişmeleri yakından izlemek amacıyla kullanılan öncü bir göstergedir.
Endeks ekonomideki büyümeyi tahmin etme noktasında anlamlı değerler üretirken, aylık bazda büyümeye dair bilgiler vermektedir.
Grafikte 2018 yılında tüketici güven endeksinde yaşanan değişimleri görüyorsunuz. Bu değişimleri incelediğimizde; ilk yarıda hafif bir düşüş gözlenmiştir. Temmuz ayından sonra şiddetlenen Brunson olayı ile daha büyük düşüşler gözlenmektedir.
Sektörel Güven Endeksleri Üzerine Etkileri
Türkiye’de hizmet, perakende ve inşaat sektörleri için anketlerle belirlenen sektörel güven endeksleri, gelecek 3 aylık dönemlere ilişkin beklentileri göstermektedir.
Grafikte 2018 yılına ilişkin sektörel güven endekslerindeki değişimleri görüyorsunuz. 2018 yılının başında hizmet ve perakende sektörünün 100 baz puanın üstünde olduğu görülürken, yavaş bir gerileme yaşadıkları anlaşılmaktadır.
İnşaat sektöründe ise daha büyük düşüşler yaşanmıştır. Kur şokundan en çok etkilenen sektörlerden birisi olmuştur. Perakende sektöründe ise basit olarak düşünüldüğünde maliyet yansımalarına bağlı olarak daha az etkilendiği yorumları yapılmıştır.