Borsa Nasıl Oynanır, Nasıl Para Kazanılır?
  1. AnaSayfa
  2. Para Dünyası

Klasik İktisat Hakkında Bilgiler: Nedir? Görünmez El Prensibi ve Ünlü Savunucuları

Görünmez el, ekonomide tam serbestlik ve doğal düzen görüşlerini savunan klasik iktisat akımı hakkında bilmeniz gerekenleri bu yazıda bir araya getirdik.

Klasik İktisat Hakkında Bilgiler: Nedir? Görünmez El Prensibi ve Ünlü SavunucularıGünümüzdeki ekonomik sisteme ulaşana kadar birbirinden farklı iktisat okullarının etkisi altında düzen sağlanmaya çalışılmıştır. Birçok iktisatçıya göre bugünkü sistem de yıllar sonra şimdikinden daha iyi olduğu düşünülen başka bir akıma yerini bırakacaktır.

Tarımın ön plana çıktığı fizyokrat iktisat akımı, merkantilist sisteme tepki olarak ortaya çıkarken; klasik iktisat fizyokrasiden etkilenerek ve onun temel prensiplerini benimseyerek yaygınlaşmıştır. Adam Smith ile birlikte anılan bu iktisat akımı, Sanayi ve Fransız Devrimi gibi önemli dönemin getirileri ile ortaya çıkmıştır.

Şimdi klasik iktisat hakkında bilinmesi gereken detaylara kısaca göz atalım:

Klasik İktisat Nedir?

Klasik İktisat Nedir?Kendinden önce benimsenen ve tarımı ön plana koyan fizyokrat iktisadi akımdan etkilenen klasik iktisat, doğal düzen ile sınırlı devlet müdahalesini savunan yaklaşımlardan birisidir.

Fizyokrasi gibi merkantilist sistemin zenginlik getirmeyeceğini ve yoksulluğa çözüm olmayacağını savunan klasik iktisadi yaklaşımın öncü ismi Adam Smith olmuştur.

Ekonomik sektörlerin tamamına önem veren klasik iktisadi yaklaşım, üretimin tek bir sektör üzerinden yapılamayacağını savunmaktadır. Fizyokratlar sadece tarımı, tek üretim sektörü olarak görürken; klasik iktisatçılar sanayi ve imalatı da verimli sektörler olarak görmektedir.

Klasik iktisada göre; üretim sürecindeki en önemli faktör emektir. Sermaye ise birikmiş emekten başka bir şey değildir.

Bireye ve bireysel girişimciliğe önem verilirken, devletin piyasaya müdahalesi söz konusu olamaz. Devlet; güvenlik, savunma, adalet ve diploması alanlarında görevlerini icra ederken, piyasayı görünmez el organize etmektedir.

Görünmez El Prensibi Nedir?

Görünmez El Prensibi Nedir?Klasik iktisadi yaklaşımı anlayabilmek için görünmez el prensibini de bilmek gerekiyor. Bu prensip; klasik iktisadi düşüncenin temellerinden birisiyken, serbest piyasa ekonomisi ve fizyokraside de söz konusu olmuştur.

Ekonominin sosyolojik bir yapı olduğunu savunan klasik iktisat, ekonomide her şeyin dengede olduğunu ve hiçbir müdahale yapılmaması gerektiğini benimser. Çünkü ekonomi görünmez el tarafından idare edilmektedir.

Adam Smith’in 1759 yılında yazdığı Ahlaki Duygular Kuramı kitabında kullanılan görünmez el tabiri, kısaca arz-talep kanunu ifade etmektedir. Kitapta ele alınan konular ise insanların kendi çıkarlarının peşinden sürüklenmesinin doğası, etkileşimleri ve ahlaki dürüstlüğüdür.

Görünmez el ilkesi, arz ve talebin bir toplumun tamamına sağladığı faydayı açıklamaktadır. Buna göre; serbest bir piyasada bireylerin kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesi yanlış değildir. Bu hem toplumun tamamına fayda sağlarken, herkesi zenginleştirmektedir.

Klasik İktisadın Ortaya Çıkışı

Klasik İktisadın Ortaya ÇıkışıDeğerli madenlerin zenginlik olarak görüldüğü merkantilist sistem ile ilgili görüşler yıkılmaya başladıkça fizyokratlar ve klasik iktisatçılar ortaya çıkmaya başlamıştır. Zenginliğin sağlanamayacağı, yoksulluğun giderilemeyeceği ve ülkenin bu şekilde güçlü olamayacağı anlaşıldıkça merkantilizm çökmeye başlamıştır.

O dönemde devletin müdahalesinin ön planda olması ve tarım sektörünün önemsiz görülmesi, kendinden sonra gelen fizyokrasinin temellerini oluşturmuştur. Fizyokratların bu temelleri ise klasik iktisadi yaklaşıma katkı sağlamıştır.

İskoç filozof ve ahlak felsefesi profesörü olan Adam Smith’in 1776 yılında yayımladığı “Milletlerin Zenginliğinin Tabiatı ve Nedenleri Üzerine Bir Araştırma” isimli kitabı, klasik iktisadi düşüncenin başlangıcı olarak kabul edilmiştir.

Ulusların Zenginliği kısa adıyla anılan bu kitap, düşüncenin temeli sayılmıştır. Sadece dönemine ait bir eser olmamış, modern iktisadın gelişmesine de katkı sağlamıştır.

Fransız ve Sanayi Devrimleri de klasik iktisat teorisini ortaya çıkan koşullar arasında yer almaktadır. 1929 Ekonomik Buhran’a kadar devam eden görüşün yerine Keynesyen iktisat gelmiştir.

Klasik İktisat Teorisinin Temel İlkeleri

Klasik İktisat Teorisinin Temel İlkeleriAdam Smith’in kitabı, batı dünyasının en nüfuzlu eseri olarak görüldü ve piyasa çıktığı zaman, İngiltere ile Amerika’da serbest ticaret anlayışı yaygınlaşmaya başlamıştır. Aynı zamanda değerli madenleri ön planda tutan merkantilizme karşı hazırlanmış bir bildirge haline gelmiştir.

Hem kitaptan edinilen hem de dönemde hakim olan sistemden anlaşılan temel ilkeler şu şekilde sıralanabilir:

  • Devletin ekonomiye müdahalesi söz konusu değildir. Ekonomi, devlet müdahalesi olmaksızın kendi kendini yeniler.
  • Bireyciliği savunan klasik iktisadın bir diğer ilkesi, kişisel çıkarlardır. İşveren kar etmek için; çalışan emeğinin karşılığını almak için çalışır.
  • Kişisel çıkarlarla toplum çıkarları arasında uyum olması gerekir.
  • Piyasaya uzun dönemli bakan klasik iktisat, büyüme temelliyken konjonktürel dalgaları dikkate almaz.
  • Üretim, tek bir sektöre değil tüm sektörlere bağlıdır. Sadece tarım değil, imalat ve sanayi de önemlidir.
  • Ekonomide dengeyi faizler sağlamaktadır.
  • Emek, üretim sürecinde en önemli faktör iken; sermaye, birikmiş emek demektir.
  • Ekonomide tüm kaynak ve faaliyetler önemlidir. Çünkü servet, her türlü üretimden sağlanmaktadır.
  • En önemli faaliyet, arzdır; çünkü her arz, kendi talebini oluşturmaktadır. Arz miktarı ise fiyat mekanizmasına göre belirlenir.

Klasik İktisat Teorisinin Temel Varsayımları

Klasik İktisat Teorisinin Temel VarsayımlarıEn temel varsayımı; kişilerin kendi çıkarlarını maksimum düzeyde tutmaları sonucunda hem toplumun tamamının fayda sağlayacağı hem de herkesin zenginleşeceğidir.

Üreticilerle tüketiciler, piyasadaki mallar ve fiyatları hakkında bilgi sahibidir. Mal ve faktör piyasalarında tam rekabet koşulları geçerliyken, ekonomide tam istihdam söz konusudur.

Firmalar ve tüketiciler akılcı (rasyonel) davranırlar. Firmalar karlarını, tüketiciler faydalarını maksimum düzeyde tutmaya çalışırlar.

Ekonomi daima ve kendiliğinden tam istihdam seviyesinde denge halindedir. Bu seviyedeki denge, son derece kararlıdır. Yani denge hali, dışsal bir arz veya talep şoku ile bozulduğu zaman kendi kendine yeniden tam istihdam seviyesine dönecektir. Piyasada bunu sağlayacak mekanizma vardır.

Ekonomide istek dışı işsizlik de ortaya çıkmamaktadır. Eğer çalışmayan kişiler bulunuyorsa bu onların kendi isteklerinden kaynaklıdır.

Bütün piyasalar tam rekabet şartlarına sahiptir. Yani mal, işgücü ve ödünç verilebilir fon piyasaları arasında tam rekabet söz konusudur. Eksik rekabet piyasaları ise kabul edilmemektedir.

Üreticiler ne kadar üretim yapacaklarına, tüketiciler ise ne kadar tüketim malı satın alacaklarına, mal piyasasında oluşan tam esnek fiyatlara göre karar vermektedir.

Fiyatların tam esnek olması ise mal piyasasında arzı talebini aştığında fiyatın düşmesi ve talebi arzını aştığında fiyatın yükselmesi anlamına gelmektedir.

İşveren ne kadar işçi çalıştıracağına, işçi ise ne kadar çalışacağına işgücü piyasasında oluşan tam esnek reel ücrete göre karar vermektedir.

Reel ücretlerin tam esnek olması, işgücü arzı talebini aştığında düşmesi ve işgücü talebi arzını aştığında yükselmesi anlamına gelmektedir.

Klasik Dikotomi İlkesi denen, reel sektör ile parasal sektörün birbirinden ayrılması söz konusudur. Bu ilkeye göre; parasal değişkenlerin değerinde görülen değişim, reel değişkenleri etkilemez. Reel değişkenler etkilenmediği için klasik iktisat teorisinde para nötr yani yansızdır.

Ekonomide esas olan ‘malların mallarla’ değiştirilmesidir. Para ise sadece alışverişi kolaylaştıran bir aracıdır. Ekonomide para bulunmasa bile takas yoluyla alışveriş devam eder. Bu nedenle para önemsizdir ve reel ilişkilerin üzerini kapatan bir örtüdür.

Üreticiler ile tüketiciler piyasa şartları ile ilgili tam bilgiye sahiptir. Üreticinin üretime, tüketicinin alışverişe başlamadan önce piyasa şartları ile fiyatlar hakkında her şeyi bildiği varsayılmaktadır.

Üretici ve tüketici, gelecek ile ilgili istikrarlı ve durağan bir beklentiye sahiptir. Gelecek ile ilgili tahminler, ekonominin değişkenlerinin yıllara göre büyük değişimler yaşamayacağı varsayımı ile yapılmaktadır.

Klasik İktisadın Ünlü Savunucuları

Klasik İktisadın Ünlü SavunucularıAdam Smith’in kitabı ile temelleri atılan klasik iktisat, Jean Baptiste Say, Robert Malthus, David Ricardo, Stuart Mill gibi isimlerle devam etmiştir. Smith’ten sonraki isimler, Klasik Ekol kavramını ortaya çıkarmışlardır.

Şimdi bu isimlerin klasik iktisat ile ilgili önemli görüşlerinin bir kısmına yer verelim:

Adam Smith

Smith’e göre klasik iktisadın temel kavramları; görünmez el ve özgürlüktür. Bireyler kendi çıkarlarını maksimize ederken, toplumun refahının artmasını da sağlayacaktır. Aynı zamanda Smith, ekonomide devlet müdahalesinin olmaması gerektiğini savunmuştur.

Günümüz iktisadi düşüncesinin temellerini atan Smith, dış ticarette serbestleşmeyi savunmuş ve Mutlak Üstünlük Teorisi’ni oluşturmuştur. Dış ticaretin ülkeler için kazanç doğuracağını ileri sürmüştür.

Smith, emek değer teorisi ile bir malın değerini üretiminde kullanılan emek miktarı ile açıklamıştır. Objektif değer adı verilen bu açıklamada, değişim değerinin belirlenmesinde kullanılan esas faktör emektir.

Smith’e göre fiyat; piyasa ve doğal fiyatlar olarak ikiye ayrılmaktadır. Piyasa fiyatı, kısa vadeli arz ve taleple belirlenmiştir. Doğal fiyat ise uzun vadede üretim maliyetlerini ifade etmektedir ve ücret, rant, kar toplamından oluşmaktadır.

Kâr, sermayenin bir getirisi olarak düşünülmüştür ve belirlenmesinin zor olacağından hareket ederek faiz oranının ölçü olabileceğini savunmuştur.

Rant ise toprağın verimi ve konumuna bağlı olan getirisidir. Ürünün fiyatı tarafından belirlenen bir monopol fiyattır. Malın fiyatı; ücreti, kârı ve rantı içermektedir.

Jean Baptiste Say

Ekonomi Politika İlkeleri isimli eserinde Say Kanunu olarak bilinen Pazarlar Yasası’nı ortaya atmıştır. Say’a göre; her üretim faaliyeti, gelir ve talep yaratmak için yapılmaktadır. Yani üretim süreci içinde yaratılan gelir, mala talep yaratacak ve her arz kendi talebini oluşturacaktır.

Say’a göre; malın değerini emek, toprak ve kapital üçlüsü oluşturmaktadır. Bir malın değerini, o malın tüketiciye sağladığı fayda belirlemektedir. Para yalnızca işlem amaçlı talep edilmektedir ve değer biriktirme fonksiyonu bulunmamaktadır.

Robert Malthus

İngiliz nüfus bilimci ve politik iktisat teorisyeni olan Robert Malthus, “Nüfus İlkeleri Üzerine Bir Deneme” isimli çalışması ile ünlüdür. Bu çalışmasında, hızlı nüfus artışının kıtlık ve sefalete yol açacağını savunmuştur.

Malthus, tarımsal ürün arzının aritmetik artarken, nüfusun geometrik artacağını açıklamış, bu nedenle kıtlık olacağını belirtmiştir.

Malthus’a göre; nüfus miktarını ve refah düzeyini belirleyen unsur, emeğe yönelen efektif taleptir. Bu talebi ise fiilen istihdam edilen emek miktarı ile ölçmektedir. Emeğe olan efektif talebi belirleyen en önemli unsur ise kapital birikimidir.

David Ricardo

İngiliz politik iktisatçı David Ricardo, klasik iktisatçıların en etkili isimlerinden birisidir. En önemli eseri, 1817 yılında yayımladığı “Politik İktisadın ve Vergilemenin İlkeleri” adlı çalışmasıdır.

Ricardo, bir kıymet teorisi oluşturmak ve bunu bölüşüm teorisine uygulamak istemiş, kıymet ve bölüşüm konusunu ortaya atan ilk iktisatçı olmuştur.

Ona göre; bir malın kıymeti, onu üretmek için kullanılan nispi emek miktarına bağlıdır. Bu yönüyle Smith’e benzeyen Ricardo, farklı emek tanımları ile ondan ayrılmıştır.

Ricardo’ya göre emek, makine ve teçhizatın üretiminde kullanılan eski emek ve dolaylı emek; üretimde sermaye ile birlikte kullanılan bugünkü emek veya doğrudan emek olarak ikiye ayırmıştır. Bu şekilde emeğin tek başına kullanılmadığını savunmuştur.

Aynı zamanda emeğin, doğal ve piyasa fiyatları bulunmaktadır. Doğal fiyatı, emeğin geçimini sağlayacak ve kendi soyunu artmadan ya da azaltmadan devam ettirecek fiyattır. Uzun vadede piyasa fiyatı ise doğal fiyata eşit olacaktır.

Ricardo’ya göre; kar oranı tektir ve tarım sektöründe belirlenmektedir. Nüfus artışı ile üretimin artması için daha az verimli toprakların üretime alınması gerekmektedir. Bu, karın azalmasına neden olurken, klasik ücret fonu yaklaşımı doğrultusunda istihdam hacmi negatif etkilenmektedir.

Nüfus artışıyla ekonomide sıfır kat söz konusu olacak ve yeni istihdam yaratılmayacak, büyüme sıfıra yönelecektir.

Ricardo, nakit prensibi ilkesini de ortaya atmış, fiyat istikrarının bozulması için altın karşılığı emisyonu savunmuştur. Para arzı ile fiyat arasındaki miktar teorisinin genel sonucunu kabullenmiştir.

John Stuart Mill

İngiliz filozof, politik ekonomist gibi unvanlara sahip olan John Stuart Mill, mantıksal ilkeleri sosyal alana, siyasete ve ahlak alanına uygulamasıyla ün kazanmıştır.

Klasik dönem Stuart Mill ile son bulmuştur. Mill, Ricardo ve klasik ekonomik analizi baştan sona gözden geçirmesiyle de tanınmaktadır. En önemli eseri, 1848 yılında yayımladığı “Politik Ekonominin İlkeleri” isimli çalışmasıdır.

Mill; emeği üretken ve üretken olmayan şeklinde ikiye ayırmış, servet yaratan emeği, üretken olarak tanımlamıştır.

Aynı şekilde tüketimi de üretken ve üretken olmayan şeklinde ayırmıştır. Üretken tüketimi, doğrudan veya dolaylı olarak etken emeğin devamına katkıda bulunan tür olarak tanımlamıştır.

Sermaye birikiminin temel kaynağının tasarruf olduğunu savunan Mill, üretimin sermaye ile sınırlı olacağını benimsemiştir. Ona göre; sermaye düzeyi artırılmadan istihdam düzeyi artırılamaz. Büyümenin temel koşulu sermaye birikimidir.

Değer konusunda Smith ve Ricardo gibi klasik değer teorisini kabullenmiştir. Ancak kullanım değeri, değişim değeri ve fiyat ayrımı yaparak, onlardan ayrılmıştır. Kıymet ile fiyatın ayrı kavramlar olduğunu da belirtmiştir.

Sponsorlu | 2023/4Ç Kar/Zarar %36.13/63.87%
Doviz Yatırımı
Sponsorlu | 2023/4Ç Kar/Zarar %36.13/63.87%
Doviz Yatırımı
AL SAT
Sponsorlu | 2023/4Ç Kar/Zarar %36.13/63.87%