Türkçe karşılığı çevrilgenlik olan konvertibilite, bir değerin başka bir değere dönüştürülmesi işlemidir. Örneğin; Londra’ya gideceğiz ve bunun için cebimizdeki TL’yi İngiliz sterlinine dönüştürürüz. Diğer türlü cebimizdeki TL ile istisnai durumlar dışında Londra’da harcama yapamayız.
Basit bir konu olarak görülmesine karşın, içine girdikçe karmaşık gelecektir. Aynı zamanda bazı para birimlerinin konvertibilitesi mümkün değildir. Bazılarında sınırlı bir dönüştürülebilirlik söz konusudur. Ayrıca tam dönüştürülebilir olanlar ve rezerv para statüsü de önemlidir.
Şimdi konvertibilite konusunda merak edilen tüm konuları inceleyelim:
Konvertibilite Nedir?
Konvertibilitenin kelime karşılığı dönüştürülebilirlik ve çevrilgenliktir. Yani bir değerin başka bir değere çevrilmesi işlemini ifade etmektedir. Genel olarak bir paranın likit değerlere dönüştürülebilme yeteneğini de gösterir.
Para birimlerinde konvertibilite ise bir para biriminin başka bir para birimine dönüştürülmesidir. Dönüşüm işlemi döviz kuru ve parite olarak anılan ölçüler çerçevesinde gerçekleşir.
Bretton Wood sistemi ile altın aracılığıyla bir çevrim söz konusuydu. Yani para birimi önce altına daha sonra altından diğer ülke parasına dönüştürülüyordu. Bu da konvertibilitedir.
Para birimlerinin birbirine dönüştürülebilirliği söz konusu olmadığı zaman ticari ilişkiler kısıtlanacaktır. Küresel kaynaklı mallar, alıcıların yerel para birimlerine dönüştürülemediği zaman alışverişten bahsedilemeyecektir.
Aynı zamanda bir ülkenin para biriminin dönüştürülebilirliği zayıf olduğu zaman, yerel para birimini elinde bulundurmayan ülkelerle ticaret yapma engeli oluşacaktır. Bu kapsamda ülke ekonomisi ile para birimi konvertibilitesi arasında ilişki olduğu anlaşılmaktadır.
Bir ülke ekonomisi, küresel alanda ne kadar güçlüyse para biriminin kolayca diğer ülke para birimlerine dönüştürülebilir. Örneğin; Amerikan doları her ülkenin para birimine dönüştürülebilir.
Devlet kısıtlamaları ile para biriminin konvertibilitesini düşürmektedir. Sabit kur rejimini benimseyen ülkeler, genellikle para birimi dönüştürülebilirliğini kısıtlarlar.
Bu hükümetler, gerekli gördükleri durumlarda para birimlerine revalüasyon ve devalüasyon uygulamak isterler. Yani para birimlerine müdahale ederek değerini belirlerler.
Konvertibilitesi zayıf olan para birimine sahip ülkeler, küresel ticarette dezavantaja sahiptir. Çünkü ticari alışveriş için para biriminde konvertibilite sorunsuz işlemelidir.
Zayıf konvertibilite, ülkenin küresel ticaret fırsatlarını kaçırmasına ve ekonomik büyümenin yavaşlamasına neden olacaktır. 24 Ocak kararları öncesinde Türkiye ekonomisi dışa kapalıydı. Bu kararlarla birlikte esnek kur rejimi benimsenmiş ve TL konvertibl para birimi olmuştur.
Konvertibl Para Nedir?
Bir ülkenin para birimini, o ülkenin bankalarına götürerek, yabancı bir ülke parasını alabiliyorsanız bu paranın konvertibilitesi var demektir. Yani konvertibl paradır.
Yani elinizdeki Türk lirasını, merkez bankasına getirip dolara dönüştürebilirsiniz. merkez bankası bu dönüşümü mevcut döviz kuru üzerinden yapacaktır. Merkez bankasının bu işlemi ise ülkedeki bankalar ve döviz bürolarının da aynısını yapabileceği anlamına gelmektedir.
Yukarıdaki işlem konvertibilite, Türk lirası ve dolar ise konvertibl para olarak tanımlanır. Bazı kişiler bu işlemi, TL’nin yabancı bir ülkede ödeme aracı olarak kabul edilmesi olarak görürler. Ancak bunun olması, para biriminin tanınırlığı ile ilgilidir.
Örneğin; elinizdeki TL ile Hollanda’da bir şeyler alıp satamazsınız. Ancak dolar ile alışveriş yapabilirsiniz. Aynı şekilde Türkiye’de bir turist elindeki Arjantin pezosu ile alışveriş yapamazken, Euro ile yapabilir.
Bunun nedeni, Türkiye’nin Arjantin pezosunu ödeme aracı olarak kabul etmemesidir. Ancak Amerikan doları ve Euro, ödeme aracı olarak kabul edilir.
Burada bilmeniz gereken bir diğer konu ise Amerikan doları ve Euro’nun konvertibl para olmasının yanında rezerv para olmasıdır. Bu iki para birimi hem konvertibl hem de rezerv para konumundadır. Nadiren de olsa sterlin, yen, frank da benzer özellikte paralardır.
Ancak Türk lirası ile Hollanda’da alışveriş yapamamanızın nedeni, TL’nin konvertibl olmadığından değildir. TL, rezerv para statüsünde olmadığındandır.
Eğer bir ülkede kambiyo, yani para veya yerine geçen belgelerin değiştirilmesi işleminde kısıtlamalar varsa o ülkenin parası konvertibl değildir. Buna nonkonvertibl para da denir. Konvertibl olmayan para birimlerine; Küba pezosu ve Kuzey Kore wonu örnek olarak gösterilebilir.
Kısıtlamaların belli bir derecesi bulunuyorsa kısmi konvertibl para birimidir. İşlem ise kısmi konvertibilite olarak tanımlanır.
Para birimi hiçbir kısıtlamaya maruz kalmadan, diğer dövizlere çevrilebiliyorsa buna da tam konvertibilite denir. Para birimi ise tam konvertibl olarak anılır.
Konvertibl Olmayan Para Birimleri
Başka bir para birimine dönüştürülemeyen paralara konvertibl olmayan şeklinde tanımlanır. Bunlar küresel döviz piyasalarında serbestçe işlem göremezler.
Karaborsadaki sınırlı miktarlar dışında, konvertibl olmayan para birimlerini başka bir paraya değiştirmek imkansızdır. Bu ülkenin uluslararası ticarete katılımı da sınırlı olma eğilimindedir. Dolayısıyla ticaret dengesinde bozulmalar görülebilir.
Bu para birimleri, yurt içi işlemlerde kullanılır ve forex gibi piyasalarda açıkça işlem göremezler. Genel olarak yabancı para birimleriyle takas edilmesi, hükümet tarafından engellenmiştir. Bu nedenle blokeli para birimi olarak da anılırlar.
Bir ülkenin parasını dönüştürülemez olarak belirlemesinin ana nedeni, yabancı ülkelere sermaye kaçışını önlemektir. Ayrıca yerel paranın istenmeyen dalgalanmalar yaşamasını önlemek için de kullanılır.
Bir açıdan bu durum, ülke ekonomisinin piyasa hareketlerine aşırı derecede savunmasız olmasını önlemektedir. Şu anda bu uygulamayı tercih eden ülkeler, geçmişte hiperenflasyon yaşamıştır.
Birçok Güney Amerika ülkesi yaşadıkları aşırı ekonomik dalgalanmalar nedeniyle non-konvertibiliteyi seçmiştir. Örneğin; Brezilya reali, Arjantin pezosu ve Şili pezosu, konvertibl olmayan paralardır. Bu para birimlerinin mal ve hizmetlerle takas edildiği ve değiştirildiği karaborsa para birimi bulunur.
Non-konvertibl para birimlerine sahip ülkelerle ticaret yapmak isteyen yabancı yatırımcılar, NDF (non-deliverable forward – uzlaşmalı vadeli sözleşme) olarak bilinen finansal araç ile yaparlar.
NDF’nin yerel para biriminde fiziksel bir değişimi yoktur. NDF, iki taraf arasında olumsuz kur hareketlerinden korunma sağlamak amacıyla yapılan bir anlaşmadır.
Türk Lirası Ne Zaman Konvertibl Para Oldu?
Türk lirasının konvertibl para olması için ilk adım 24 Ocak 1980 kararları ile atılmıştır. İstikrar paketiyle yürürlüğe konulan politikalardan birisi, sabit kur rejimi ile çoklu kur uygulamasının terk edilmesi oldu.
Paket ile alınan bu kararla günlük kur ayarlaması rejimine başlanmıştır. Yani TCMB bu kararlar öncesinde sabit kuru ilan eder bunu uzun bir süre değiştirmezdi. Herhangi bir sıkıntı yaşanması durumunda devalüasyon ile düzeltme yapardı.
Günlük kur uygulaması ile birlikte TCMB, her gün Türk lirasının döviz kurlarını ilan etmeye başladı. Elbette 24 Ocak kararları açıklandığı gibi devam etmedi ve sürekli güncellendi.
Döviz kurları konusunda 1983 yılından sonra ileri düzenlemeler yapıldı. İthalattaki kısıtlamalar kaldırıldı ve sermaye hareketleri serbestleştirilmeye çalışıldı. Bu kapsam finansal sistemin liberalleştirilmesi adına önemli adımlar atıldı.
Sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesinde son aşamalar, 1989 ve 1990 yıllarının başında gerçekleşti. Türkiye’de yerleşik kişilerin uluslararası piyasalardan borçlanmasına izin verildi.
Tüm bu yeniliklerle birlikte IMF, Türkiye’nin başvurusunu değerlendirdi. Türkiye’nin IMF Anasözleşmesi 8. Maddesi 2, 3 ve 4 no’lu bölümlerindeki yükümlülükleri kabul ettiğini duyurdu. Böylece Türk lirasının artık konvertibl para haline geldiğini açıkladı.
Dünyada ise konvertibilitenin başlangıcı 1944 yılında toplanan Bretton Woods konferansı olmuştur. Dolar – altın konvertibilitesi üzerinde bir anlaşma imzalanmıştır.
35 dolar 1 ons altın olarak açıklanan denklik ile Amerikan doları tek konvertibl para olmuştur. Diğer paralar ise bu denklik üzerinden konvertibiliteye sahiptir.
Teorik olarak bu denklik söz konusu olsa da sistem tam olarak böyle işlemiyordu. Yani 1950 yılında 1 doların 1,5 TL olarak açıklandığını düşünelim. Bu durumda 52,5 TL 1 ons altına eşit oluyordu.
Ancak herkes gidip bu şekilde TL alamıyordu. Bunun nedeni Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu’dur. Türk lirası konvertibl bir para olması için başka paralara çevrilebilmesi için TCMB’nin izni gerekiyordu. Parası konvertibl olmayan her ülke için aynı durum söz konusuydu.
1971 yılına kadar Bretton Woods sistemi ile para dönüşümü sağlandı. Ancak 1971’de ABD Başkanı Nixon, dolar – altın konvertibilitesini sonlandırdı. 1980’lerde ise IMF Anasözleşmesi’nin 8. Maddesi kapsamında bazı ülkeler öngörülen statüye geçtiler.
8. Madde, sermaye hareketlerinin serbest bırakılmasını kapsıyordu. Bunu kabul eden ülkeler, dalgalı kur rejimine geçti. Bazı durumlar dışında sermaye hareketleri üzerindeki kısıtlamaları kaldırdılar.
Ülkeye yabancı para giriş çıkışı serbestleşirken, vatandaşlar ellerindeki yabancı paraları istediği ülkenin parasıyla değiştirebiliyordu. Merkez bankaları da bu değişimi taahhüt ediyorlardı. Bu şekilde birçok ülke parası konvertibl olmuştur.
Konvertibilite ile Sermaye Kontrolleri Arasındaki İlişki
Tam konvertibilite, para biriminin kolay bir şekilde dönüştürülmesini gerektirir. Bu nedenle bazı ülkeler, ülkeden kolayca çıkan para üzerinde sermaye kontrolleri uygular.
Eğer ekonomi durgunluğa girerse yatırımcılar genellikle offshore yatırımlara yönelecek veya paralarını güvenli liman varlıklardan birine dönüştürecektir.
Bazı hükümetler, bununla mücadele etmek ve paranın ülke dışına kaçışını önlemek isterler. Bu kapsamda sermaye kontrolleri uygulamasına başlandı. Bu uygulama, ekonomik görünümlerinde yüksek belirsizlik yaşanan gelişmekte olan ülkelerde yaygındır.
1997 Asya mali krizinin ardından bölgedeki birçok ülke parasının kaçışını engellemek için sıkı sermaye kontrolleri uyguladı.
Yunanistan ise 2015 yılının Haziran ayında yaşanan Yunan Borç Krizi sırasında, sermaye çıkışlarını yavaşlatmak için bu sisteme önem verdi. 2018 yılına da devam etti. Bu kontroller sırasında bankacılık sisteminden çekilebilecek para miktarı da sınırlandı.
Yunanistan’ın uyguladığı sistemde ilginç olan şey ise bir AB üyesi olması ve Euro kullanmasıdır. Yani Yunanistan’ın uyguladığı sermaye kontrolleri, para biriminin konvertibilitesini etkilememiştir.